Ben kimim?

Fotoğrafım
1961, Eskişehir Sivrihisar doğumluyum. Liseyi Kabataş Erkek Lisesi'nde, üniversiteyi İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde okudum. Anesteziyoloji ve Reanimasyon eğitimimi GATA'da tamamladım. 1993 Eylül'ünden 2011 Şubatına dek Çukurova Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Anesteziyoloji Anabilim Dalı'nda çalıştım. 15 Şubat 2011 tarihi itibariyle emekli olup İstanbul'a yerleştim.

24 Eylül 2017 Pazar

YUNAN ADALARI EYLÜL 2017


KALİMNOS - LEROS - LİPSİ - ARKİ - PATMOS

     En son Rodos Adası'na çarpınca (!) bir süre Simi-Nisiros-Tilos-Halki-Rodos rotasına ara verip Kos'un kuzeyindeki 5 adayı görmeye niyet ettim.
     Şaka bir yana bu sene iki yelken haftamızı da Yunan Adaları'na ayırmayı planlamıştık. Haziran başında 3. defa gerçekleştirdiğimiz ve çok keyif aldığımız, huzur bulduğumuz Simi-Rodos rotasından sonra eylül hakkımızı da daha önce hiç görmediğim Kalimnos, Leros, Lipsi, Arki ve Patmos'a ayırmıştık. Bu kez Yelkenli Yatçılık'tan kiraladığımız 10 yaşında "Eternity" isimli 43 feet Beneteau ile denizlere çıkacağız. Teknemiz yaşlı ama firma tarafından sorunsuz bir tekne olarak tanımlandığından, daha önce de hiç tanımadığımı bir firmadan Bodrum çıkışlı kiraladığım tekne bana çok şey öğrettiğinden kafam rahat. Tekne sorunsuz çıkarsa zaten sorun yok, sorun çıkarırsa bana eğitim fırsatı.
     Bu kez ekip haziran ekibinden farklı. Yine can dostlardan oluşuyor; Suat, Banu, Ümit Ağabey, Ferah ve bizimle ilk defa tekneye çıkacak olan Suat'ların oğlu Sarp. Ekip, vize işlerini halletmeyi başarınca, Yunan Adaları rotamız kesinleşiyor. Ümit ağabey'in de bize katılımı kesinleşince 16 Eylül 2017 cumartesi sabahı ekibin yarısı ile Sabiha Gökçen'de buluşuyoruz.

     16 Eylül 2017, Cumartesi
     Sabah 8 uçağına yetişmek üzere saat 05.30'da evden çıkıyoruz. Bir saate kalmadan otoparka parkedip online checkin kuyruğuna girer girmez Banu ile karşılaşıyoruz. Banu hemen Ümit ağabeyi de alıp kuyruğa getiriyor. Onun da önce online checkinini tamamlıyoruz, sonra çok beklemeden  biniş kartlarımızı güleryüzlü kontuar hosteslerinden alıp uçağa yöneliyoruz. Uçak gecikmesiz kalkıyor, sakin bir yolculuk sonrasında, bir saat kadar sonra Bodrum Havaalanı'na tekerleklerini koyuyor. Bavullarımız çok çabuk geliyor ve hemen bir taksi tutup Bodrum Milta Marina'ya yolculuğumuza başlıyoruz.
     Suatlar, dün akşam Aydın'a geldiler. Şimdi de araba ile Bodrum'a doğru yoldalar. Deniz Tekeş ile telefonlaşmıştık, bizi marinada karşılayacak. Marinaya gelir gelmez Yelkenli Yatçılık'tan Orçun ile buluşuyoruz. Genç bir yelkenci Orçun. Bu hafta sonu Atlantik geçişi için Ares isimli bir Beneteau first ile yola çıkacaklarını öğreniyoruz. Teknemiz henüz hazır değil, bavulları Orçun'un bürosuna bırakıp ödemeler için Suat'ın cebindeki parayı da beklemek üzere Deniz'in davetlisi olarak çay içmeye gidiyoruz marina içindeki ufak bir kafeye. Çok lezzetli Alaçatı kurabiyeleri ve ev yapımı limonataların tadına baktıktan sonra Orçun'da haber geliyor. Artık alışveriş zamanı. Yıllardır kullandığımız listemiz bu kez de çok çabucak tamamlanıyor ve teknemiz Eternity ile tanışmak üzere B pontonuna gidiyoruz Carrefour arabaları ile.

Eternity
    Akü şalterlerinin olduğu sancak kıç kamara bizim. Banu baştaki ranzalı küçük kamarayı, Ümit ağabey ise baş kamarayı alıyor. Suat ile Ferah iskele kıç kamarayı, Sarp ise salonu kullanacak. Hanımlar malzemeleri yerleştirirken ben de Orçun'dan brifing alıyorum. Suatların da gelmesi ile ekip tamamlanıyor, Yelkenli Yatçılık'a borcumuzu ödeyip son alışverişlerimizi de tamamlayıp motor çalıştırıyoruz. Palamar botunun çağrılması zorunlu imiş. Sorunsuz bir şekilde çıkış yaptıktan sonra gümrüğe gidiyoruz liman içinde. Telsizde 16. kanalda "Bodrum Liman Güvenlik" anonsu yapıp kendimiz tanıttıktan sonra yurtdışı çıkış işlemleri için iskeleye yanaşma izni istiyoruz. İlk yanaşmamız başarı ile gerçekleşemiyor. Biraz ileriye demir attığım için iskeleye yanaşamadan zincir bitiyor. Demiri toplayıp biraz daha yakına atıyoruz bu kez. Sonra pasaportları alıp önce polise gidiyoruz, sonra da gümrük işlemleri tamamlanıncaya kadar Duty Freeshop'a. Sadece iki çikolata ve bir kırmızı şarap ile freeshoptan çıkmayı başarıp motor çalıştırıp iskeleden ayrılıyoruz. Hedef Kalimnos Adası.
     Bir süre teknede sessizlik ve hafif bir gerginlik (belki de benimkidir) hüküm sürüyor. Sonra ekip havasını süratle buluyor ve yüzler gülüyor. Güzel bir hafta diliyor herkes birbirine.
     Önce Pserimos Adası'nı iskele bordamızda bırakıyor, sonra yavaş yavaş Kalimnos limanın yaklaşıyoruz. Yelkenli Yatçılık'tan aldığımız acente numaralarından Kalimnos'taki Vasilis'i arıyorum telefon ile. Check-in işlemleri için destek istiyorum.
     Khali burnu'nu dönünce Kalimnos Limanı'na yaklaşmış oluyoruz. İlk defa gideceğim limanlara yaklaşırken duyduğum heyecan ve ona eşlik eden hafif bir gerginlik yine var. Batı-doğu ve doğu-batı istikametinde birbirine uzanan iki mendirek arasından şehrin fotoğraf ve videolarını çekerek limana giriyoruz. Önümde iki yelkenli tekne daha var. Mevsim itibari ile yer bulamama endişem yok ama Vasilis'e telefon ediyorum biz geldik diye. İskelede yer sorunu olmadığını öğreniyorum.

                                                                                 Kalimnos'a girerken

     Gireceğimiz yeri iskeledeki görevli ile işaretleşerek kesinleştirdikten sonra 5 m'e demir atıp uzun bir zincir döşedikten sonra koltuk halatlarımızı görevlilere verip demiri ve halatları da kastıktan sonra motoru kapatıyoruz. Saat 18.00. (36.57.03N, 26.59.16E)
    Acente görevlisi Thasus teknenin belgelerini ve pasaportlarımızı alıyor ve limanın sonundaki port polise yüzlerimizi göstermemiz gerektiğini söylüyor.

Acente'nin verdiği broşür

     Yürüyüş ayakkabılarımızı giyip hem kısa bir şehir turu, hem de polise görünmek için yola koyuluyoruz.


     Limana denizden girişte iskele bordamızda kalan ve feribotların yanaştığı pontonda küçük bir gümrük var. Port polis, oldukça güleryüzlü genç bir delikanlı. Beş dakikada tanışmamız bitiyor ve tekneye geri dönerek ritülemiz olan Ümit Ağabey'in cin-toniklerini yudumlamak ve bira dinlenmek üzere Eternity'nin havuzluğuna yayılıyoruz. İkincisi bana ağır gelebildiğinden bu akşam sadece bir kadeh içiyorum, hakkımı Barbayani Uzo'ya saklamak üzere.
   
Kalimnos



Port Police tarafından Kalimnos görünümü
     Hava henüz kararmadan kendimize bir restoran bulmak üzere yürümeye başlıyoruz yine aynı tarafa doğru. Polise giderken gözüme kestirdiğim mavi tabelalı bir restoran vardı. Bir iki arka sokak dolaşıp o restoranın önüne çıkıveriyoruz ve masaların dolu olduğunu görünce vardır bir hikmeti diyerek biz de bir masaya oturuyoruz.


     Deniz ürünlerinden oluşan mezeler, iki adet salata, ikişer tane barbun ve iki küçük şişe uzo ile doymuş bir şekilde masadan kalkarken pasaportlarımız masamıza kadar geliyor (170 Euro). Masaya bahşiş ile birlikte 100 Euro bırakıp dondurma yemek üzere masadan kalkıyoruz. Tekneye yakın bir yerde iskeledeki masalardan birine oturup ev yapımı dondurma siparişi veriyoruz. Dondurmalar sadece vanilyalı ve çok güzel. Porsiyonlar da kocaman.
     Gücü kalan havuzlukta sohbeet ederken benim gibi pili bitenler kamaralarına çekiliyor.

17 Eylül 2017, Pazar
     Sabah 7.00'de gözlerimi açıyorum. Bir sabah daha denizde, teknede gözlerimi açabildiğim için şükrediyorum ve sessizce havuzluğa çıkıyorum. Suat havuzlukta yatmış. Güneş tepenin ardından henüz yükselmeyi başaramamış. Teknenin burnuna gidip biraz fotoğraf çekiyorum.

Kalimnos'ta sabah


Yine Port Police tarafına yürümek üzere ekibin bir kısmı ile pasarellayı koyuyoruz iskeleye.







Yarım saatlik bir yürüyüş sonrasında en azından ben teknedeyim. Kahvaltı hazırlıkları için geri kalanları ve teknede hala uyuyanların uyanmalarını bekliyoruz. Kahvaltı sonrası saat 10 gibi limandan ayrılıyoruz. Hedef Leros'u atlayıp Lipsi.

     Kalimnos'un doğu yakasından yükselip denize girecek bir yer bulacağız önce. Khali Burnu'nun hemen kuzeyinde kalan Nikolaou Koyu'na giriyoruz hemencecik. (36.7.47N, 27.02.04E)

Ay.Nikolaou
     Haftanın ilk denizinin tadını çıkardıktan sonra motor çalıştırıp demiri topluyoruz. Koyun çıkışında kuzey yakasında balık çiftlikleri var. Kocaman bir yunus guletlerin yakınında kendini gösteriyor. Bekliyoruz, ama bize gelmiyor.
     Öğle yemeği için bir koy bulmamız lazım. Vathi ya da Palionisos olabilir. Ama midelerimiz dolu olduğundan her ikisi de yakın geliyor bize. Biraz daha yükselip uzaktan Xirokampos'a bakan, adanın kuzeyindeki Khondiri Miti Koyu'na giriyoruz. Koydaki iki üç tekneyi de geçip koyun dibine doğru 5 metreye demir atıyor ve koyun ağzına doğru rüzgarın bizi sürüklemesini bekliyoruz. Gözüm bir anda derinliğe takılıyor, Derine doğru aktığımız halde 2.5 metre, 1.5 metre ve 0.9 metreyi görünce gözlerime inanamıyor ve demirin üstüne kaçıp anlayamadığım o sığlıktan kurtuluyorum. Teknedeki chartplotterda o koyda sorun olmamasına karşın iphone'da navionics'ten baktığımızda tam orada lokal bir sığlık (Franco Pivoli işaretlemiş) olduğunu görüyoruz. Çıkardığım dersi cebime koyuyorum.  Biraz yer değiştirip demir atıyor ve hemen denize giriyoruz.

Khondiri Miti Koyu
Koyda bir tekne daha var kıçtan kara bağlanmış. Bir de düz kaya tırmanışı yapan gençler. Sırtında çantaları ile yürüyüşlerini tamamlayıp deniz kenarına inen çiftler de var. Biz denize girip sonrasında makarnamızı hazırlarken teknedekiler kıyıya çıkıp mangallarını yakıyorlar. Bağladıkları köpekleri bazen yürüyüşçülere bazen de keçilere havlıyor.

Khondiri Miti Koyu
     Yemekten sonra Lipsi, pek bi uzak gözüküyor gözüme. Bu gece Leros'ta kalmaya karar veriyorum. Batı yakasını dönüşte ziyaret edeceğimizden bu gün doğu yakasında bir yer bulmam gerekiyor. Xirokampos çok yakın, Panteli ya da Alinda koyları olabilir. Alinda Koyu için Rod Heikel, zemin iyi tutmayabilir dediği için son kararım Panteli Koyu oluyor. Bu koyun dibinde balıkçı teknelerinin kullandığı ufak bir barınak var. Yelkenli tekneler için hem uygun değil, hem de yer bulma olasılığı çok düşük. Ya barınağa gelmeden hemen plaja demir atılabilir ya da oraya kadar girmeden solda kalan Vromolithos denilen bölgede demir atıp kıçtan kayalıklara bağlanılabilir (http://www.cruiserswiki.org/wiki/Leros). İkinciyi tercih ediyorum. 7-8 metre derinliğe demir atıp bir Türk bayraklı guletin sancağında uzun zincir döşeyerek neredeyse bir tepenin üzerindeki restoranın denize inen merdivenlerine kadar 2 metre sığlığa kadar sokulup Suat'ı suya atıyoruz koltuk halatımızı kayalara bağlamak üzere. (37.08.86N, 26.51.69E). Önce rüzgarüstü, sonra da rüzgaraltı koltuk halatlarımızı bağladıktan sonra Suat, ricamızı kırmayıp restorana kadar çıkıp yer ayırtıyor. Cafe Del Mar'ın önüne bağlanmışız meğer.

Panteli Koyu

Eternity, Panteli Koyu'nda

Panteli Koyu
Hemen denize giriliyor. Deniz suyunun sıcaklığı çok iyi. Uzun bir yüzüşe çıkıyor ekip. Ben bir dalıp çıkıyorum. Sonra botu indirip hanımların pek bir beğendiği yanına kadar yüzüp uzun uzun seyrettikleri tekneye kürek çekiyorum.


Sonra, onlar yüzerek, ben ise kürek çekerek tekneye dönerken bir sürü de fotoğraf çekiyorum. Pek bir beğeniyoruz burayı.

     Herkes tekneye geldikten sonra cin-tonik ve bu kez Sarp'ın hazırladığı özel romlu kokteyli geliyor havuzluğa. Uzun bir sohbet sonrasında botla ekibi karaya çıkarıyor Suat. Yukarısı daha da muhteşem. Çok güzel bir manzarası var, kısa bir süre sonra batan güneşin izin verdiği sürece keyifle bakıyoruz koya, teknelere.
     Çok keyifli bir akşam yemeği sonrasında restoranın koya inen  diğer merdivenlerinden deniz kenarına inip şezlonglara uzanıyoruz kısa bir süreliğine. Neredeyse uyumak üzereyken, belki de uyumuşken kaldırılıp tekneye götürülüyoruz, bota biner ve bottan inerken düşmemeyi başararak.



18 Eylül 2017, Pazartesi
Sabah yine çok keyifli bir güne gözlerimi açıyor, Panteli Koyu'nun güzelliğini seyre dalıyorum.
Panteli Koyu

Panteli Koyu


Sonra da denize. Sanki bizim kıyılarımızda imişçesine keyifle, huzurla.
Ekip yavaş yavaş uyanıyor. Denize girenlerin sayısı artıyor.
Kahvaltı teknede. Bugün Lipsi'ye gideceğiz. Makronisi kayalıkları önerilmiş bir arkadaşımıza.O kayalıkları bulacağız önce. Saat 11.00 gibi ayrılıyoruz çok sevdiğimiz Panteli Koyu'ndan. Geçerken iskelemizde kalan Alinda Koyu'na da uzaktan bakıyoruz. 10 millik yolumuz var. Leros ile Lipsi arasında Kalapodhia kayalıkları var. Ama yaklaşınca anlıyoruz ki küçüçük bir adacık. Onu sancağımızda bırakarak Makronisi kayalıklarına yöneliyoruz. Bu kayalıklar, Lipsi'ningüney-batısında, 6 küçük adacıktan en büyüğü ve en kuzeydeki. Bir tane beyaz kocaman bir yat demirlemiş. Biz de onun sancağına, biraz uzağına demir atarak adacığın güneyine sığınıyoruz. Halatımızı Suat bağlıyor bir kez daha. Rüzgar azıcık sancak bordamızda kaldı ama, demririmiz Ultra ve iyi tutmuş durumda.

Makronisi Kayalıkları

Makronisi Kayalıkları
Öğle yemeğimizi burada halledip denize de girdikten sonra Lipsi'nin güney-batısındaki iki küçük koyu ziyarete gidiyoruz: Katsadia (37°16.9′N, 26°46.3′E ) ve Papandria (37°16.8′N, 26°46.2′E ). Makronisi Kayalıkları'nın en güneydoğusundaki iki adacığın kuzeyinden geçip Lipsi'ye yöneliyoruz. Önce Katsadia ile Papandria Koyları'nın girişindeki ufak adacığı iskelemizde bırakıp, bir sürü teknenin alargada kaldığı Papandria Koyu'nun aksine tenha olan Katsadia Koyu'na bir giriyoruz. Sığlık çabuk başladığı için, biraz da ekibin ısrarı ile Papandria'ya yönelip demirdeki bir teknenin kıçına demirimizi bırakıp rüzgarın sürüklemesi ile ayrılıyoruz o teknenin dibinden.

Papandria Koyu

Papandria Koyu

Herkes denizde, ben ve Ümit Ağabey hariç. Ferah diğer koya kadar yüzüyor zaten. Esma ile Banu da kıyıya kadar yüzüp geliyor. Ben de girmemiş olmamak için bir girip çıkıyorum. İyi rüzgar var. Bir lazer tekneye binmiş bir adamcağız geçiyor arkamızdan.
Koydan çıkışta, koyun çıkışında hemen güney burnunda kayalıkların uzağından geçiyor ve Lipsi Limanı'na yöneliyoruz.

Trakhili Burnu'nu döndükten sonra Lipsi Limanı'nı ve beyaz evleri görüyoruz. Belki son yer kalmıştır diye iskele bordamda kalan bir tekneyi, azıcık gaz verip geride bırakıyorum. Usturmaçaları asıyoruz. Koltuk halatlarımız hazır.

Limanın en dibinde, kuzey-güney istikametinde uzanan mendireğin arkasına giriyoruz. Demir atıp kıçtan kara bağlanacağız ve gerçekten bir yer kalmış. Rüzgarı kıçtan alacağız ama 3 metreye demir bırakıp metrelerce zinciri de döşeyip iskelede halat bekleyen görevliye halatlarımızı elden veriyoruz.

Lipsi Limanı, doğu kıyısı
Lipsi Limanı, kuzey kıyısı
     İskeledeki son yere biz girdik, iyi o tekneyi geçmişiz derken tam karşımıza da teknelerin demir atıp bağlandığını görüyoruz.

Lipsi


     Elektrik ve bağlanma ile birlikte 5 Euro veriyoruz. Suyumuz var. Teknemizdeki Türk bayrağını gören bir restoran sahibi motorsikleti ile gelip Suat'a restoranını tarif ediyor, biraz yukarısında kilisenin. Wifi ve tatlı ücretsiz bizim için. Önce kızlar atıyor kendini şehrin sokaklarına. Sonra biz. Biz hemen iskelenin bitiminde bir kahveye oturup Suat'la bana birer Mhytos, Ümit ağabeye ise bir frappe söylüyoruz. Arka masada iki ihtiyar Lipsi'li var. Suat onlarla muhabbet ediyor. 6 ay burada, 6 ay Avustralya'da çocuklarının yanında yaşıyorlarmış.
     Kızlar gelince tekneye dönüp hazırlanıp yürüyüşe çıkıyoruz yemeğe gitmeden önce. Sahilde çok güzel, renkli restoranlar var. Kilisenin arkasındaki restorana gitmektense denize bakan bu restoranlar daha cazip geliyor. En renklisine giriyoruz.



Yiannis Restaurant

Açıktaki masaların en dibine gidip oturuyoruz. Çok keyifli bir yemeğe başlarken güneş yavaştan batıyor.


     Sonra çakır keyif tekneye gidiyoruz. Gücü yetenler muhabbete devam ederken ben sessizce çekiliyorum kamaraya.

19 Eylül 2017, Salı
Sabah 7.30'da Tayfun Güler ayakta.



İskelenin koya açık tarafına demir atıp bağlanmış olan iki Türk guleti demirlerini toplayarak yavaşça ayrılıyorlar limandan. Biz de kahvaltıdan sonra kendimize bir koy bulacağız inşallah denize girmek için.


Limandan çıkar çıkmaz Makronisi Kayalıklarını da görüyoruz bir kez daha.

Lipsi çıkışı

Lipsi'nin kuzeyindeki Kouroupi Burnu'nu dönüp hemen arkasındaki üç küçük koydan en güney batısında kalan tenha koya demir bırakıyor, motoru kapatıyoruz. Sıfır rüzgar, bol güneş, bol temiz hava. Deniz serbest. Kahvaltı hazırlkları başlıyor. Bugün kahvaltı benden. Salamlı omlet yapıyorum herkese tek tek.

Moschatou Koyu 
Kahvaltı sonrası Arki Adası'nın koyların ve Marathi Adası'nı ziyaret etmek üzere motoru çalıştırıyoruz. Önce Arki'nin güneyinde kalan adacıklar arasından geçip adanın SE koyunu görmemiş olmamak için ziyaret ediyoruz, uzaktan. Sonra geri dönüp Arki'nin güney batısındaki iki küçücük koya bakıp çıkıyoruz: Porto Stretto ve Glipagas. Hatırı kalmasın diye Port Augusta'ya (Arki'nin limanı) bir girip çıktıktan sonra Marathi Adası'na yöneliyoruz.


Arki Liman
                                                                           

Sonra ver elini Marathi Adası. Marathi, Arki'nin hemen dibinde, batısında, küçüçük bir ada. Küçük bir koyu var, o koyda da iki restoran.

Marathi Adası

Koya girince bir sürü tonoz ve bu tonozlara bağlanmış tekneler görüyoruz. Bazılar da Türk bayraklı. Biz de bir tanesini kıçtan yakalayıp bağlanıyoruz.
     Deniz serbest. Botu da indiriyoruz, nezaketen bir kahve içelim bari diyerek kıyıdaki tonozuna bağlandığımız restorana gitmek üzere. Sarp, hanımları götürüyor botla. Hanımlar duş malzemelerini de alıyorlar yanlarına. Biz de Suat ile önce tonozu başa taşıyoruz Suat'ın ısrarı üzerine sonra da denize atlayıp yüzerek çıkıyoruz kıyıya. Sahilde kumların keyfini çıkarırken Türk tekneleri azalıyor yavaş yavaş koyda. Kızlar kahvelerini yudumlarken ben dalgaların sesini yudumluyorum. Sonra bir hırs, kulaç ata ata tekneye ulaşıyorum. Kızların bazıları yüzerek geliyor tekneye. Duş hayali hayal olarak kalmış. Teknede duş sözü veriyorum onlara. Yemeğimizi yiyoruz. Sonra Patmos'a doğru yola koyuluyoruz. İki saatlik yolumuz var.
     Patmos Koyu'na girerken adanın Yeranos Burnu ile koy girişindeki adacığın arasında, tam yol üstünde kalan kayalıkları kollayarak Patmos'a yaklaşıyoruz. Burna yakın geçerken kayalıkları da görüyoruz zaten. Önümüzde, gayet kararlı bir şekilde giden iki yelkenli teknenin peşine takılıp Patmos Liman'a yaklaşıyoruz. Turistik bir ada burası. Esma'yı o nedenle götürüyorum bu adaya (!). Dün akşamüstü teknede bu adayı belki programdan çıkarır mıyız acaba hayali ile Esma'ya "turistik bir ada Patmos" der demez, Esma'nın gözlerindeki soru işaretini görüp hemen "o nedenle mutlaka görmeliyiz"e bağlayıp tartışmayı daha açmadan sonlandırdığımda Suat çok gülmüştü. Yıllarca önce Adana'da yaşarken hayatımızdaki ilk cruise gezimizde vize sorunu nedeniyle bu adayı görememiş ve hep merak eder olmuştuk. Kısmet bugüne imiş.

Patmos

Limana girip en sondaki koca mavi yatın sancağındaki teknenin sancağına demir atıp usulca sokuluyoruz. Halatlarımızı iki genç kız alıyor.

Patmos
Önce bağlanma ücretini ödemek ve evrak kontrolü için küçük bir kulubeyi gösteriyor Türk görevli. Yazın burada, kışın İstanbul'da yaşarmış. 12 Euro da buraya veriyoruz. Bağlanma, su ve elektrik dahil. Görevli kız, teknemizin ticari tekne olduğunu, bu nedenle acente ile çalışmamızın daha doğru olacağını, port polisin sorun çıkarabileceğini söylüyor. Ben böyle bir zorunluluk olmadığını söylüyorum. Kaydımızı yapıp evrakımız geri veriyor. Türk görevli, bugün dışarıda bir cruise olduğu için taksi bulamayabileceğimizi, manastırı sabah ziyaretimizin daha mantıklı ve rahat olacağını söylüyor bize. Pekiyi diyoruz biz de. Hemen caddeyi geçip oradaki bir kafeye oturuyoruz bira içmek üzere.

Patmos'a merhaba.

Sonra Patmos'u dolaşmaya çıkıyoruz. Kızlar çoktan gittiler bile. Bir tur atıp restoranları da şöyle bir süzüp tekneye geri dönüyoruz. Sonra cicilerimizi giyip akşam yemeği için yer beğenmeye koyuluyoruz yola. Ben gelirken bir yer beğenmiştim. Onun kumsaldaki masalarına yöneliyor ekip. Kan ter içindeki bir garson bizi kırmayıp iki masayı birleştiriverirken tam 10 yıl önce yelken eğitimine başladığımız hafta Atilla Gökova'nın teknesinde tanıştığımız Ali Bey ile Belma'nın da masalardan birinde oturup bize baktıklarını görüyor ve bağırış çağırış birbirimize sarılıyoruz. Kısa bir muhabbet sonrası herkes masasına oturuyor, diğer masalardaki müşteriler huzura kavuşuyor ve Suat'a uzo, Ümit Ağabey'e bir şişe beyaz şarap beğenerek Ümit Ağabey'in doğum gününü kutlamaya başlıyoruz.



İyi ki doğmuşsun Ümit Ağabey
20 Eylül 2017, Çarşamba
Sabah 9'da açılıyormuş manastır. Saat dokuzda taksi durağından iki taksiye binip yola koyuluyoruz. Gitti geldi 25 euro vereceğiz taksi başına. 10 dakikada manastırdayız. Şoför kahvaltı için de Lazo isimli kafeyi öneriyor bize. 10'dan önce servis başlamazmış.


Manzara muhteşem.
Manastırdan Patmos manzarası



Manastıra çıkan henüz uyanmamış daracık sokaklardan yürüyoruz keyifle.



Kısa bir süre sonra manastıra ulaşıyoruz.




İncil'in bir kısmı burada yazılmış. Hırıstiyanlar için kutsal bir ada burası. Manastırda 15 kadar rahip yaşıyor. Açık bir kapı bulup çatıya çıkıyoruz. Muhteşem bir başka manzara da burada bekliyor bizi.


Nazik bir şekilde kovulup tekrar aşağıya iniyoruz. Saat 10'a yaklaşırken manastır ziyaretimizi bitirip kafeye doğru yürüyoruz.


Yeni yeni servis açıyorlar. Siparişimizi verip keyifle Patmos manzarasına dalıyoruz.




Kahvaltı bitiminde taksilerimizi telefonla çağırıyoruz. 10 dakika içinde gelip bizi alıp teknelerimize bırakıyorlar. 25 Euro'larını takdim edip teknemize geçiyoruz.


Yola çıkma zamanı. Leros'a gideceğiz. Dönüş başladı.
Güneydeki koylardan birine girip demir atıyoruz yüzme molası için.



Hava biraz rüzgarlı. Denizin tadına baktıktan sonra Leros'a gitmek üzere yelkenleri açıyoruz koydan çıkar çıkmaz.
 Leros'un kuzeyindek koylardan birinde öğle yemeği molası planlıyorum. İki saatlik yolumuz var. Yolumuz üzerindeki kayalıkları da kollayarak adanın kuzeyindeki küçük adacıkların doğusundan geçip Arkhangelos kayalıklarının karşısına düşen koylardan birine demiri bırakıyoruz.


Öğle yemeği sonrası adanın batısından aşağı inerek Lakki Limanı'na yollanıyoruz. Adanın kuzeyinde  Partheni Limanı ve bolca balık çiftliğini geride bırakıp yelkenle güneye doğru iniyoruz. Yine karşımızdan esiyor rüzgar. Navigasyona bakıp Lakki Limanı'nın girişini keşfediyoruz, tepedeki fenerleri de görerek.

Lakki girişi

Yelkenleri indirip içeri giriveriyoruz. İçeride girişte sağda bir yat marinası var. Bize belediyenin marinası lazım. O da girişte solda. Nereye bağlanacağız diye bakarken, bir yelkenliyi bağlamakta olan görevliyi görüyoruz bize ""bekleyin" diye işaret eden. Tonoz veriyor görevli, hem de iki tane, önce koltuk halatlarımızı aldıktan sonra.

Lakki belediye marina
Marina ofisini işaret ediyor bize ödemeler için. Teknenin evrakını alıp ofise gidiyorum. Kaptanın pasaportu da lazımmış. Suat'tan rica ediyorum. 30 Euro istiyorlar, duş ve tuvalet de dahil. On dakika sonra herkes duşta. Oh be, dünya varmış.
     Misler gibi kokarak teknede happy hour içkimizi hazırlıyoruz. Biraz muhabbet, sonra hava kararmak üzere iken restoran aramaya koyuluyoruz. Benim yorgunluğumu bahane ederek gördüğümüz ilk restorana girme teklifim kabul görüyor ve Ostria Restoran'a giriyoruz.


Ostria Restaurant, Lakki

Keyifli bir akşam yemeği daha nasip oluyor. İyi ki ilk önümüze çıkan restorana girmişiz. Dönmesi kolay oluyor.
     Ben hemen kamaradayım. Uykuya dalışımı hatırlamıyorum.

21 Eylül 2017, Perşembe
Sabah yedi gibi kalkıp katılmak isteyenlerle yürüyüşe başlıyoruz. Önce akşamki restoran istikametine yürüyüp şehri, diğer uçtaki marinaya kadar tavaf ediyoruz.

Lakki



Leros Marina
Sonra geri dönüyoruz. Yetmiyor. Ümit ağabey ile Esma ve ben, bir de bu tarafa, limanın girişine kadar yürümeye devam ediyoruz. Banu, Ahmet ile sabah konuşmasını yaparken kaybolmuş durumda, nerededir bilemiyoruz. Bu tarafın manzarası çok daha güzel.




Sonra geri dönüyoruz, sabah koşusu yapan insanları geride bırakarak.


Hemen duşa. Sonra da teknede kahvaltıya. Bugün Kalimnos'a geri döneceğiz. Adanın batısından dolaşmaya niyetliyim ama hava durumuna bakınca batıdan biraz fazlaca rüzgar estiğini görünce vaz geçiyorum. Tekrar doğusundan dolaşacağız.


Marina kartını iade etmek üzere Sarp'ı ofise gönderiyoruz. Sarp, 20 Euro ile geri geliyor. 30 Euro'nun çoğu depozito imiş meğerse. Çok mutlu oluyoruz.
     Saat dokuza doğru motor çalıştırıp tonozu bırakıp halatlarımızı alıyoruz. Koydan çıkar çıkmaz da yelkenlerimizi açıyoruz. Önce Leros'un güneyine kadar inip sonra doğuya dönüp Kalimnos'un doğusuna geçiyoruz. Haritada kuzeye doğru açılan ince uzun bir koyu hedefleyip dibine kadar yelkenle gidip yelkenleri indiriyoruz. Koyun içinde bizden başka kimseler yok. Yine karşı tepeden aşağı kadar inen bir duvar var. Duvarın denize doğru bitiminde küçük bir kulube ve şapel. Bu  tarafta ise kaya tırmanışı yapan insanlar. Bir tek, yürüyüşçülere ve keçilere havlayan o köpek yok. Yukarı çıkarken girdiğimiz Kondri Miti Koyu'na girmişim yine. Kös kös geri çıkıyorum. Biraz daha yol katedip, gelişte girmediğimiz Palionisos Koyu'na giriyoruz. İçeride acayip rüzgar var. İçeri sokuldukça solda beyaz, sağda kırmızı tonozlar var. Birine doğru yaklaşırken küçük bir motordan işaret ediyor bir adamcağız. Gidiyoruz yanına kadar. Bizi tonoza bağlayıveriyor güler yüzle.

Polionisos'a giderken

Polionisos

Botu indiriyoruz, adamcağızın restoranında birer kahve içme niyetiyle.

Taverna İlias, Polionisos

Önce Sarp'ın kürek çekme çabaları, koydaki rüzgar nedeniyle bir altımızdaki tekneye yaslanmamıza yol açıyor. Sonra ben kürek çekerek restorana yaklaşıyorum. En sonunda da Suat'ın kol gücü ile karaya ulaşıyoruz. Yukarda güleryüzlü insanlar büyük bir muhabbet ile hoşgeldiniz diyorlar, "Kalispera". Hemen birer bira söylüyoruz. Suat, bu güzelliği ekibin geri kalanı ile de paylaşmak üzere bota atlayıp tekneye geri dönüyor. Dönüşte de motoru da bota indirip iki turda ekibin geri kalanını restorana getiriyor.


Papalina sipariş etmiştik salata ile birlikte. Üç tabak papalina hepimize yetiyor.

Restaurant İlias, Polionisos
Ayağımız uğurlu geliyor, restoran kalabalıklaşıyor. Koyun karşı tarafındaki restoranda ise bir iki masa dolu. Ben biramın yarısını Sarp ile paylaştım. Hesabı istiyoruz. Hanımlar yüzerek tekneye geri dönerken bizler de botun motorunu çalıştırmayı başaramayarak kürek ve rüzgar ile teknemize dönüyoruz. Burayı da çok sevdik. Bir daha gelmeye söz veriyoruz.
Pothia'ya kadar yelken yapıyoruz. Hızımızı alamayıp Pothia'yı da geçiyoruz. Tremola yapmamız gerekecek. Suat'ı dinleyip biraz daha Kos boyunca gidiyoruz. Sonra beni dinleyip tremola yapıyoruz. Adaya yaklaşınca da motor çalıştırıp yelkenleri topluyoruz. Limana girerken Vasilis'i tekrar arıyorum checkout işlemleri için. İskeleden işaret ediyorlar. Dört metreye demir atıp iskeleye kadar sokuluyoruz. Halatlarımızı verip motoru kapatıyoruz. Maria alıyor belgelerimizi. Bu kez polisin bizi görmesine gerek yokmuş.

Kalimnos Pothia Limanı
Bir süre teknede oyalanıyoruz happy hour'u bekleyerek.


Bir gecemiz kaldı. Yarın Bodrum'da olacağız. Bu akşamki restoranımızı Sarp belirliyor: Pantelis Restaurant.

Hava kararmaya başlarken koyuluyoruz yollara. İlk yemek yediğimiz restoranı da geçip biraz daha ilerliyoruz. Kalabalık bir çıkmaz sokakta kalabalık bir restorana bakıyoruz yer bulabilir miyiz diye. Sarp gerekli ayarlamaları yaparken biz bir yerlerde oturuyoruz önce. Sonra da restoranın bahçesinde boş olan tek masaya, kapı ağzındaki 5 kişilik bir masaya oturuyoruz sıkışarak. Yan masa kalkınca oraya geçeceğiz.

Pantelis Restaurant

Söylediğimiz her şey çok lezzetli. Uzolar, beyaz şaraplar eşliğinde deniz ürünleri, salatalar. Balığa yer kalmıyor yine midelerimizde. Bu restoranı hafızamıza kazıyoruz.

Pantelis Restaurant
Yandaki masadan buzuki sesleri gelince bir cesaret geliyor bana. Hatırımda bir şarkı var, her zaman beni etkileyen: Mi Mou Thimonis Matia Mou.  Google'dan sözlerini indirip adamlara rica etmeye gidiyorum "ne olur bir kere çalsınlar benim için" diye. Türkçesi de aşağıdaki gibiymiş.
"Yabancı ülkelere gidiyorum diye
Bana kızma sevgilim
Bir kuşa dönüşeceğim ve sana geri döneceğim
Aç pencereni benim altın fesleğenim , tatlı bir tebessümle bana iyi geceler dile…
Senden uzaklaşıyorum diye bana kızma sevgilim (kıymetlim)
Gel buraya biraz , göreyim seni
ve veda edeyim
Aç pencereni benim altın fesleğenim , tatlı bir tebessümle bana iyi geceler dile".

     Kırmayıp bir parça sonra çalacaklarını söylüyorlar. O sırada çalan parçaya zeybek ile eşlik ediyor masadaki beyler. Onlar da Türk.
     Benim parçayı da çalıyorlar ama şarkı sözlerini bilen yok. Ben de telefona baka baka eşlik ediyorum buzukiye:
Mi mou thimonismatia mou.  
pou fevgo gia ta ksena
pouli tha gino kai tha'rtho
pali konta se sena

Çıkış işlemleri tamamlanmış. Belgelerimiz masamıza kadar geliyor. Borcumuz 100 Euro. Hesabı 200 Euro civarında bekliyoruz, yine 85 euro geliyor. Teşekkür edip kalkıyoruz.
Ümit Ağabey'in dondurma teklifine benim gücüm yetmiyor. Geride kalanlar dondurmalarını yerken ben tekneye girip kamarama çekiliyorum.

22 Eylül 2017, Cuma
Sabah 7.30'da yavaş yavaş kalktığımda Suat uyanık havuzlukta, Banu da yavaştan uyanmış. Kalimnos, turuncu bu sabah.


Pserimos'a gidip bir koyda kahvaltı yapıp denize gireceğiz. Adanın kuzeyinde bir iki tane koy var.  Kuzeyden güneye doğru ada içine uzanan, derince bir koyu deneyeceğiz.

Kalimnos'tan Pserimos'a


Maratho Burnu'na gelmeden koya giriyor, 10 metreye demiri atıp motoru kapatıyoruz. Yeni uyananlar, denize girenler ve kahvaltı hazırlamaya girişenler sonunda her zamanki gibi aynı masada buluşuyor. 
Saat 12.00'ye kadar buradayız.

Maratho Koyu 
Kahvaltı ve son deniz molamız sonrasında saat tam 12.00'de motoru çalıştırıp demiri topluyoruz. Üç saatlik yolumuz var. 
     Koydan çıkar çıkmaz yelkenleri açıyoruz. Kos Adası üzerinde lokal yağışları görüyoruz uzaktan. Karasularımıza girince Yunan bayrağını gurcatadan indirip kendi bayrağımızı çekiyoruz. Dümende Sarp, koçluğunda Suat.
     Rüzgarın şiddeti çok değişken. Bir ara 30 knot'a kadar yükselince motor çalıştırıp rüzgara dönüp iki camadan birden vuruyoruz.
     Yavaş yavaş Bodrum'a yaklaşıyoruz. Önce marina girişini bulup gümrüğe yanaşacağız, sonra mazot almak üzere benzinliğe.



Kanal 16'dan Bodrum Liman Güvenlik'i anons edip iskeleye yanaşma izni istiyoruz. Demir atıp feribotun sancağına, bizi iskelede bekleyen Orçun'un da gazı ile iskeleye atlama mesafesine kadar sokuluyoruz. Pasaportlarımızı alıp iskeleye çıkıyoruz. Bugün gümrük kalabalık. Feribotun yolcuları da iskelede. Duty free shop da hareketli. Polis kontrolünden geçtikten sonra Orçun'un evrak işlerini tamamlamasını bekliyoruz. İşlemler tamamlandıktan sonra tekrar motor çalıştırıp benzin iskelesine yanaşıyoruz. 100 TL'lık mazot harcamışız. Az geliyor bana ama tabanca atıyor ve biraz da dışarıya taşıyor. 
     Sonra marinayı anons edip palamar botu istiyoruz. Hemen gelip önümüze düşüyorlar. Gösterdikleri yere, rüzgarı karşımızdan alarak yanaşıyoruz sorunsuzca. Motoru kapatıyoruz.
     Çok keyifli bir haftayı geride bıraktık. Yedik, içtik, eğlendik, bol muhabbet ettik, sorunlarımızı paylaştık, birbirimize destek olmayı denedik, yeni bir sürü yer gördük ve kazasız belasız geri döndük.Banu hemen ayrılıyor uçağa yetişmek üzere. Biz akşam yemeğinde bir süredir Bodrum'da yaşayan Deniz ve Ali-Belma çifti ile akşam yemeğinde buluşacağız. Uçağımız yarın öğlen. Akşam, haftayı kapatıp tekne sezonuna ara vermeden önce keyifli bir akşam yemeği sonrasında Suat'ları da yolculayıp kısa bir yürüyüşün ardından kamaralarımıza çekiliyoruz.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder