Ben kimim?

Fotoğrafım
1961, Eskişehir Sivrihisar doğumluyum. Liseyi Kabataş Erkek Lisesi'nde, üniversiteyi İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde okudum. Anesteziyoloji ve Reanimasyon eğitimimi GATA'da tamamladım. 1993 Eylül'ünden 2011 Şubatına dek Çukurova Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Anesteziyoloji Anabilim Dalı'nda çalıştım. 15 Şubat 2011 tarihi itibariyle emekli olup İstanbul'a yerleştim.

12 Haziran 2015 Cuma

DODECANESE ADALARI'NA YELKEN

Yunan Adaları'na Yelken

Bu sene yelken için iki haftam var. Bir tanesini mayıs sonuna, bir tanesini ekim başına ayarladım. İlkine Banu ve Ahmet ile birlikte 4 kişi çıkıyoruz. Ekimdeki ise bir katamaran macerası olacak ve 10 kişilik bir ekip ile bu maceraya kalkışacağız.
İlk teknemiz, 40 feetlik bir Beneteau. Yine Yüksel Yatçılık'tan. Bu sene ilk kez, Yunana Adaları rotası deneyeceğiz. Hem gergin, hem de çok heyecanlıyım.Uçak biletlerini çok önceden aldım. Ahmet'ler ile Sabiha Gökçen'de buluşacağız. 29 Mayıs cuma akşamı, Ahmet'lerin Türk Havayolları ile biraz erken saatte uçacağını öğreniyorum.

30 Mayıs 2015, Cumartesi
Sabah 6.30 gibi evden çıkıyoruz. Yollar açık. Sorun havaalanında park yeri bulmakta. Havaalanının otoparkında fiyatlar soygun gibi. Bir hafta arabayı bıraktığınızda uçak parası kadar para ödemek zorunda kalıyorsunuz. Pegasus'un otoparkına girmeye karar veriyoruz. Girişini değiştirmişler. Havaalanından U dönüşü yapıp girişi buluyoruz, ama heyhat. Girişe koca bir Pegasus minibüsü çekip kapatmışlar. Otopark dolu. İşpark'a hiç bakmadan tekrar havaalanına yöneliyorum. Haftalık abonman alıyorum. Böylece biraz daha ucuza gelecek.
Kahvaltı için çok az zamanımız kalıyor. Kahvaltı tabağı ve bir böreği hızlıca yutup uçağa koşturuyoruz.
Sorunsuz bir uçuş sonrasında Dalaman'a iniyoruz. Havaalanında ilk defa bizim bavullar öne çıkıyor, döner bantta. Havataş otobüsleri yerini belediyenin otobüslerine bırakmış. Doğal olarak hizmet kalitesi de düşmüş.
Ahmetler bizden bir buçuk saat önce indiler. Marmaris'te kahvaltılarını yaptılar. Sıkıldılar ve alışverişe başlamaya karar verdiler. Böylelikle zaman kazanacağız, iyi oldu.
12.00 gibi Marmaris'teyiz. 5 dakika sonra da Netsel Marina'da. Ece Hanım ve Neriman Hanım muhabbetle bizi karşılıyrolar. Teknelerin olduyğu bir ortamda olmayı o kadar özlemişim ki. Teknemiz Famiel. Tertemiz. Tekne beyazının çok seviyorum.Yeni temizlenmiş tekne kokusunua da. Her zamanki gibi masamızda bir şişe şarap ve iyi dilek sözleri içeren, tarafıma yazılmış bir kart var.

Bizi Yunan Adaları'na götürecek olan teknemiz
Ahmetleri bulmak üzere Migros'a gidiyoruz. Alışveriş neredeyse tamamlanmış. İçecek ve su kalmış alınacak. Tekneye döner dönmez, anestezist ağabeyim Zeki Tozlu bizi ziyarete geliyor Muğla'dan. Bir bira ikram ediyorum ona. Ben henüz içmiyorum. Daha hak etmedim.

Malzemeleri yerleştirdikten sonra tekneyi teslim alıyorum ve Murat'ın telefonu ile palamarları topluyorum. Hedef, gümrük. Marinanın dışına çıkıp sola dönüyorum. Gümrük dedikleri koca vapurları yanaştığı bir iskelenin üzerinde. İskeledeki Murat'ın işaretinden önce nereye yanaşmamı istediğini pek anlamıyorum. Ama sonra koca bir deniz otobüsünün arkasına yanaşmamı istediğini idrak ediyorum. Önce iskeleden yanaşmaya çalışırken koca dalgalar ve rüzgar nedeniyle bir u dönüşü ile iskeleyi sancağıma alıyor ve çalkalana çalkalana burnumu iskeleye yanaştırıyorum. İskele o kadar yüksek ve koca kamyon lastikleri ile donatılmış ki teknemiz bana küçücük geliyor. Kendimi Haydarpaşa'da kamyon lastikleri ile donanmış şehir hatları vapur iskelesine yanaşıyormuş gibi hissediyorum. Bir miktar çapayı iskeleye sürtüyorum ama başka vukuat olmaksızın Murat'ın da yardımı ile tekneyi rıhtıma bağlamayı başarıyoruz. Koca kamyon lastiklerinin üzerinden Murat'ın elini tutarak rıhtıma çıkmayı başarıyoruz. Önce polisi bulup getiriyor Murat, sonra da gümrük memurunu. Yarım saat kadar oyalandıktan sonra işimiz bitiyor ve tekrar motoru çalıştırıp rıhtımdan ayrılıyoruz. Saat 15.00.

Hedefimiz Çiftlik.12 dm'lik bir yolumuz var. Motor-yelken 1,5 saatte oradayız. Çiftlik henüz boş. Tüm iskelelerde yer var. Bizi en hevesli çağıranın iskelesine gideceğiz. Bağlandığımızda Rafet Baba'nın iskelesine bağlanmış olduğumuzu görüyoruz. Dört kişilik masa ayırtıp hemen denize atlıyorum. Deniz buz gibi. Kıyıya kadar yüzüp tekrar tekneye dönüyorum. Ekibin geri kalanı suda daha uzun süre kalmayı başarıyor.


Çiftlik
Akşamüstü, cin-tonikler Ahmet'ten. Çok geçe kalmadan restorandaki masamıza gidiyoruz.
Rafet Baba'nın yeri


Çok nezih ve samimi bir hizmet alıyoruz bu akşam Rafet Baba'da. Mezelerimiz ve az biraz balığımız çok keyifli. 20'lik bir rakıyı ancak bitiriyoruz. Çok geçe kalmadan tuş oluyoruz. Hepimiz çok erken kalktık bu sabah. Özellikle Banu ve Ahmet. Uyku tulumu ile dışarı atıyorum kendimi. Çok özledim.

31 Mayıs 2015, Pazar
Gece boyunca biraz üşüdüm. Ama üzerime bir şey almak üzere içeri girecek kadar değil. Boğazım hafif karıncalanıyor kalktığımda, ama geçer biliyorum. Saat 05.'te ezan sesi ile uyanıyorum. 6'da ise kalkıyorum. Restoranın tuvaletini kullanarak tıraş oluyorum.

Çiftlik'te güne uyanış

Çiftlik
6.30'da hareket ediyoruz. Rotamız Simi. Çok heyecanlıyım. Ya da değilim. Çok iyi bilmiyorum. Aklımda sadece Simi'de demiri tutturmak ve sabah kalktığımızda da o demiri almak var.
Kahvaltı denizde. Motor seyri ile çok keyifli bir kahvaltı yapılıyor.
Saat 10.00'da Yunan karasularına giriyor ve Yunan bayrağını çekiyoruz. Bu benim ilk yabancı karasuyum, kaptan olarak.
Yunan karasularına giriş
Simi limanı öncesinde hep merak ettiğim Pedi limanı var kafamda. Görmek üzere giriyoruz içeri. 10.45 gibi 8 m. suya demir bırakarak motoru kapatıyoruz.
Pedi limanı

Pedi

Pedi

Pedi

Pedi

Pedi

Pedi

Pedi

Pedi
Bolca fotoğraf ve keyif sonrası 45 dakikanın sonunda demiri topluyoruz. Demire takılan bir halatı da usulca suya bırakıp limandan ayrılıyoruz.
Hemen kuzeyde Kutsumpa Burnu'ndan  ana limana dönmeden önce küçük bir ada ile ada arasında kristal renkli bir su olduğunu okumuştum. Aya Marina buranın adı. 5 metreye demir bırakıp kendimizi pırıl pırıl sulara atıyoruz.
Aya Marina

Aya Marina

Aya Marina

Aya Marina
Çıkışta ana ada ile bu küçük ada arasındaki sığlıktan tırsıp küçük adanın güneyinden dolaşarak kuzeye yöneliyoruz. Simi'de bizi, Yüksel Yatçılık'tan telefonunu aldığımız Mikhailis karşılayacak. Simi'ye yaklaşırken arıyorum Mikhailis'i. Ebru Hanım'ı veriyor bana hemen. Rodos'talarmış. Semih Bey diye birisinin telefonunu veriyorlar. Semih, Simi'de. Bizi karşılayacağını söylüyor.

Veee Symi
Kısa bir süre sonra Simi limanı karşımızda. Saat kulesini sancağımızda bırakarak içeri giriyoruz. Saat kulesinin sağındaki küçük koya demirlemiştik yıllar önce Cumhur hoca ve oğlu Atila Gökova'nın tekneleri ile ilk yelken haftamızın ilk yurtdışısında.


Simi
Koya girişte iskelemizde kalan alana yönlendiriyor bizi Semih. İlk demir atışımızda tutmuyor. Toplayıp biraz daha ileri giderek bırakıyorum demiri, 10 metreye. 60 metre zincir döşeyerek yanaşıyorum rıhtıma. Demirin tuttuğu bizi bırakmamasında belli oluyor daha iskeleye yanaşamadan. Biraz daha zincir bırakınca çok rahat iki tekne arasına girip halatımızı Semih Bey'e ve iskele sorumlusuna veriyoruz. Önce koltuk halatlarını, sonra da demirimizi gerip motoru kapatıyoruz. Beni oldukça geren ilk bölümü başarmış oluyoruz. Saat 13.30 Yunan saati ile. Semih, polisi çok çabuk getiriyor. Pasaporttan isimlerimiz okuyarak kontrol ediyor kadın polis. Gümrük işlemleri için saat 17.30 beklenecek. Ama Semih halledecek zaten. Biz özgürüz.



Simi

Hemen bir şeyler atıştırması geliyoruz Ahmet'in. Arkamızdaki ilk restorana giriyoruz birer bira ve kalamar için. Bu restoranda, tüm hafta boyunca yediğimiz en lezzetli deniz ürünlerini yiyoruz. Ben Mythos içiyorum uzun bir aradan sonra.



Sonra bir miktar yürüyüşe çıkarken hemen yanındaki bir restorana da akşam için yer ayırtıyoruz. Kadıncağız bizim için hemen oraya yanaşmış bir balıkçı teknesinde 4 adet iri barbun alıyor. Önce rıhtımı tekne ile geldiğimiz yöne doru yürüyerek bitiriyor, sonra geri dönüp saat kulesine kadar keyifle yürüyoruz.










Dönüşte kahve içmek istiyor ekip. Dondurmalı frappe tercihleri. Ben ise o acı kahveyi içmem mümkün olmadığından dondurma yiyorum.



Akşamüstü, pasaportlarla birlikte tekneye geliyor Semih. 137 Euro ödüyoruz kendisine. 50 eurosu kendisinin, geri kalanı masraf. Teknede bir süre dinlendikten sonra da akşam yemeği için restorana gidiyoruz. Keyifli bir müzik eşliğinde lezzetli bir akşam yemeği kalıyor arkamızda tekneye dönüp kamaralarımıza çekilirken.




Simi - Nisiros
Bu sabah 06.00'da gözlerim açılıyor. Şıpıdık terliklerimi giyip bir kez daha yürüyüşe çıkıyorum ekip hala uykudayken. Saat kulesine kadar yürüyüp geri geliyorum.
Simi'de sabah



Yavaş yavaş tekneler ayrılıyor Simi'den.


6.40'ta da biz motor çalıştırıp demiri topluyoruz. Bir gerginliğim daha geride kalıyor. Burada demir bir yerlere takılacak diye çok vesvese yapmıştım kendi kendime.


Limandan çıkar çıkmaz chartplotter'a bakmak zorunda kalıyoruz yolumuzu bulabilmek için. Nimos Adası ile Simi arasındaki nispeten sığ olan Nimos Kanalı'ndan geçeceğiz. Dümende Kaptan Ahmet var. Yavaşça 3-4 m.lik derinliği olan bu pasajdan geçip burnumuzu Nisiros'a veriyoruz.30 millik, yaklaşık 6 saatlik bir yolumuz var bugün.

Nimos Passage
Ahmet'in chartplotter çalışması sonucu pruvamızı tam batıya veriyoruz. İleride görülen adanın Nisiros olduğunu zanneden ben, bir süre sonra o adanın Tilos olduğunu, Ahmet'in hesapladığı rotanın doğru olduğunu, Nisiros'u henüz göremediğimizi idrak ediyorum.
Sabah kahvaltısı, yine denizde. Çingene pilavı var bugün. Ahmet'in bu menüsü ikinci kez beni şaşırtıyor. Salatalık, domates ve beyaz peynir karışımından ibaret bu pilav. Üzerinde bol zeytinyağı var.
08.45 gibi İnceburun'u sancak bordamızda bırakıyoruz. Türkiye kıyıları uzunca bir süre hep sancağımızda kalıyor.
Öğlene doğru uzaktan Knidos Feneri'ni görüp Nisiros'a doğru yol alıyoruz. Yunan bayrağını bir süreliğine kendi üzerine sardık.
Nisiros puslu bir havanın altına saklanmış, 264 derecede bizi bekliyor.12.30 gibi Pali Limanı'nı iskele bordamızda bırakıp Yiali Adası'na yöneliyoruz. Deniz ve öğle yemeği molası için bir seçenek olduğunu düşünüyorum, Rod Heikell'ın kitabındaki satırları okuduktan sonra. Bu ada, aslında taş ocağı olarak kullanılıyor. Ancak güney burnunda kristal gibi bir sudan bahsediliyor kitapta. Veriyoruz pruvamızı o burna. Rüzgar 5-6 knot şiddetinde, hava pırıl pırıl güneşli ama biz üşüyoruz azıcık. Ahmet, montunu giyiyor. Biz polarlarımızı. Üzerimizdeki tente, güneşten yararlanmamızı önlüyor. Bu koşullarda deniz molası pek de cazip görülmüyor sanki.


Yiali Adası
Saat 13.00'de Yiali Adası'ndayız. 7 metreye demir, 20 metre de zincir bırakıyorum. Havada rüzgar yok, ada tüm rüzgarı kesti. Motor stop, merdiven aşağı, Tayfun Güler, hopp denizde. Su, gayet güzel.
Yiali Adası

Nisiros ve kuzeyinde Yiali Adası

Yiali Adası'nda taş ocağı

Yiali Adası'nda deniz molası


Kırk beş dakika buradayız. Etrafta pek yelkenli yok ama, erken girmek istiyorum Pali Limanı'na yer bulamama korkusu nedeniyle. Nisiros'un asıl limanı Mandraki. Ticari bir liman olduğundan, yatçılar için Pali daha uygun deniyor.
Öğle yemeğinde köfte, patlıcan salata, ayran ve gazoz var. Ekip keyifle deniz yapıyor sonrasında.
13.45'te demiri toplayıp sadece cenova ile 4 knot hız yaparak yavaş yavaş geri dönüyoruz Pali'ye doğru. Uzaktan Pali'yi kestirmek zor olsa da Nisiros'un en doğu ucunda kalan kırmızı çatılı binaları hedefliyoruz. Batıdan Pali'ye yaklaşırken limanın mendireği dışında kayalıklar olduğunu okudum, uzağında kalmaya dikkat ediyorum.

Nisiros
Göreceğimiz ikinci ada, Nisiros karşımızda. Limanın girişini bulup (doğuya bakıyor) yavaşça içeri giriyoruz.


Nisiros, Pali

Pali limanı


Hemen, kilisenin bulunduğu tarafta neredeyse koltuk halatı mesafesine kadar tornistanda gidip derinliği kontrol ediyorum. Biraz sığ olduğunu okumuştum bu limanın. 3 metrelik derinlik beni rahatlattığı için tekrar gidip demir atıp geri geliyorum. Demir bir kerede tutuyor. Zeminin de iyi tuttuğunu okumuştum zaten. Koltuk halatlarımızı kıyıdaki görevli alıyor. Motor kapatıyoruz. Elektriği bağlıyoruz. Bir birayı hak ettim.

Pali




Biranın arkasından havuzlukta kestiriyorum, Ahmetler, fırını ve akşam yemek yiyeceğimiz restoranı keşfetmeye çıkarlarken. Kısa bir süre sonra devasa bir adam ile geri geliyorlar. Stavros. Akşam yemek yiyeceğimiz restoranın oğlusu. 30 euroya bize araba kiralıyor. 10 euro da benzin için alıyor. Gezeceğimiz yerleri tarif ediyor bize. Hemen yola koyuluyoruz. Mandraki, aktif volkan ve Nikia gezilecek. Yanımıza suyumuzu alıp yola koyuluyoruz.



Mandraki
Önce Mandraki'ye gidiyoruz. Köyün girişine arabayı park edip yürüyerek gezmeye niyetleniyoruz önce, ancak Ahmet'in acelesi olduğundan tekrar arabayı alıp köy içine giriyoruz deniz kenarındaki cadde boyunca. Akşamüstü, teknede cin içileceğinden Ahmet'in acelesi var. Kıs bir süre sonra yol bitiyor.  Geri dönüp Mandraki'nin daracık yollarını geride bırakıyor ve kratere doğru yokuş tırmanmaya başlıyoruz.
Mandraki 



Mandraki'den volkana giderken Pali Limanı çok güzel resim veriyor.
Pali limanı


Volkan
Volkan'ı uzaktan gördüğümüzde Ahmet için bitiyor bu gezinin o bölümü. Ama Esma'nın ısrarı üzerine kratere kadar inip, arabayı park ediyoruz. İçeriye girmek için kişi başı 3 euro veriliyor. Kesif bir kükürt kokusu var havada. Bir kaç resim çektirip yer yer dumanların yükseldiği futbol sahası büyüklüğündeki kraterden ayrılıyoruz.

Nisiros'ta krater




Nikia
Adanın güney ucuna kadar gidip Nikia'nın otoparkına arabayı bırakıp yürümeye başlıyoruz daracık sokaklarda.


Nikia








Sonra tekrar Pali.
Pali
Teknede Ahmet'in cin-tonik ritüelini gerçekleştirdikten sonra biraz dinlenip lokantanın yolunu tutuyoruz.
Akşam yemeği için Astradeni Place'e gidiliyor
Astradeni Place beğenilmiş bu akşam yemeği için. Terasta 3 tane masa var, biri bizim. Her zamanki deniz ürünleri.
Astradeni Place'in balkonundan marina


Gün batarken keyifli bir akşam yemeği. Uçuşan hayvancıklar yüzünden ışıkları kapattırdığımızdan biraz da karanlıkta yeniyor yemek. 70 euro tutuyor hesap.


Saat 21.00'de baş kamaraya çekiliyoruz Esma ile.

Tilos
Sabah 6.30'da uyanıyoruz. Bugün yolumuz kısa. Bir depo suyumuz bitmişti. Su alıyoruz. Sonra uzun bir yürüyüş. Ahmet bize katılmıyor. Marmaris'te yaşayan Alman bir kadınla konuşuyoruz bir süre köpeğine ilgi gösterdiğimiz. Onlar Simi'de yanımızda idiler tekneleri ile. Daha da batıya gitmeyi hedeflemişler.

Dönüşte önce fırından bi şeyler alınıyor, sonra da limanın hemen dışında denize giriyor kızlar. Ben tekneye dönüp havluları ve Ahmet'i alıyorum. Biz de denizdeyiz biraz sonra. Geç kahvaltı var bugün. Rıhtım görevlisi geliyor. 5 euro elektrik ve su parası alıyor.

11.00'de hareket ediyoruz. Limandan çıkar çıkmaz cenovayı açıyoruz. Kısa bir süre sonra, yine geçen seneki gibi cenovanın alt ucunu furling tamburuna bağlayan kilitin harbisinin düşmüş olduğunu görüyorum. Cenovayı ince bir halat ile bağlıyorum tambura. 12-13 knot rüzgarda 4.5 knot hızla gidiyoruz.

Tilos'a kuzeyden yaklaşırken




Hedefimizde Tilos'un kuzey ucundaki koy (Ayios Antonios)  var denize girmek için. O koya yaklaşırken biraz daha doğusundaki küçücük bir koyu gözüme kestiriyorum. Oraya yöneliyoruz. 6-7 metreye demir atıyoruz. Bir süre buradayız. Deniz molası.


14.45'te demiri toplayıp Livadia Limanı'na doğru rota tutuyoruz. Cenova ile pupa yelken koya kadar giriyoruz. 16.30'da koydayız. Yelkeni toplarken motor çalıştırıyoruz. Limanın mendireklerini gördükten sonra girişini idrak etmemiz bir süre alıyor ancak sorunsuz bir şekilde içeri girip rıhtımda bekleyen görevliye koltuk halatımızı uzatıyoruz. Tonoz veriyor bize görevli (Nakos). Bu limanda demir atmak yasaklanmış. 10 euro veriyoruz elektrik ve bağlanma parası olarak. Derinlik 4 metre. Pasarellamızı indiriyoruz.



Tilos Limanı






Limana giren tekneleri seyrediyoruz bir süre. Yanımıza kıçtan takma motoru ile kıçtan kara yapan bir Alman yanaşıyor. Bağlanmasını bekleyip bir bira ikram ediyoruz ona. Limanın içine aborda olmaya çalışan 55 feetlik bir yelkenli teknenin halat koparmasını izliyoruz.


Sonra hepberaber Türk bayraklı guletin kaptanına gidiyoruz. Cenova için kilit soruyoruz. Paslı bir kilit buluyor bize kaptan, ama harbisi işimizi görecek, sağolsun.


Akşamüstü yine bira, cin-tonik ve çerez.


Çok geçe kalmadan gözümüze kestirdiğimiz bir restorana yollanıyoruz yavaştan. Yİne uzo, ev yapımı beyaz şarap, deniz ürünleri ve bir tabak da küçük balık geliyor masaya. Balık pek keyifli değil


Restaurant Gorgona

Restaurant Gorgona ve şef garson, Nikos
Restorandan limanın görünüşü

Masa örtümüz


Yemek sonrasında sahil boyu uzun bir yürüyüş yapıyoruz  Pek çok lokanta dizilmiş yanyana ama oldukça sakin Tilos. Geri dönüp bir köy kahvesi buluyoruz. Çay ve Ynan kahvesi geceyi bitiriyor. Bir minibüsün arkasında satılan koyun kaşarından bir parça satın alıp tekneye geri dönüyoruz.
Tilos Köy kahvesinde akşam çayı
Tilos-Halki
Bu sabah 7.00'de uyanıyorum. Küçük bir yürüyüş ile sol taraftaki otelin (İlidiRock) küçücük plajında altımdaki  şort ile suya bırakıyorum kendimi.


Sonra tekneye dönüp üzerimi değişiyorum. Limandan çıkıp Tilos'a karşı bir kahvaltı öneriyorum ekibe. Biraz daha dışarı çıkmayı öneriyorlar onlar da.



Tilos-Zakaharia
Liman'ın hemen doğusundaki burnun güneyine dönüverince küçücük bir koy var. Derinliği müsait gibi. Gidip bakıyoruz ama sabah sabah deli gibi rüzgar esiyor koyun dibine girdikçe. Esma'nın daha koya girerken teklif ettiği yere doğru geri dönüp demiri oracığa bırakıveriyoruz. Burada rüzgar daha bir sakin.

Zakaharia Koyu
Yüzme ve kahvaltı molası burada. 11.45'e kadar uzun bir mola bu.

Zakaharia Koyu

Zakaharia Koyu
Zakaharia Koyu
Zakaharia-Potamos
11.45'te demiri alıyoruz. Rotamız, Halki. Rüzgar az ve kafadan geliyor. Ana yelkenimiz açık. Bir süre sonra cenovayı da açıyoruz rüzgar yön değiştirince. 8-9 rüzgarda 4-4,5, apaza geçince 5.6-5.8 knot hız yapıyoruz.

Uzakta Halki Adası
13.00 gibi Halki ve Alimia Adaları arasındaki küçk adacıkları iskelemizde bırakıp Halki Adası'nın güneyine dönüveriyoruz. Geceleyeceğimiz liman sancak bordamızda kalırken bir sonraki Potamos Koyu'nu keşfe gidiyoruz.
Potamos'a yaklaşırken


Potamos Koyu
Küçücük, güney rüzgarına tamamen açık, sadece bir iki teknenin olduğu bir koy burası. Geri dönüyoruz. Ada ile küçücük Krevatia Adası arasındaki sığlığı pas geçip adacığın güneyinden geçerek Emborio Limanı'na yöneliyoruz.

Halki
Bu limanda yüzer bir T iskele olduğunu okumuştum. Hemen önümüzde görünüyor. Kiliseye doğru yönlendiğimizde hemen pruvamızda iskele. Aborda olabileceğim bir boşluk var T'ni kısa bacağında. Usulca yanaşıyoruz iskeleye. Görevli genç koltuk halatımızı alıyor. Bizden önce bağlanmış yelkenli ile demirlerimiz burun buruna. Açmazlar ile güvenliğimi arttırıyorum kendimce, görevli gerek olmadığını söylerken. Olsun, benim de açmazlarım olsun.

Halki-Emborio Limanı

Halki-Emborio Limanı



Halki'de yüzer T-ponton ve Famiel (S/Y)

Dinlenmeyi hak ettik.





Canım kürek çekmek istiyor. Kürekleri ve oturağı bulup bota atlıyorum.

Yüzer iskele







Sonra giyinip yürüyüşe çıkıyoruz.



Çöpümüzü bırakyoruz.

Ahmet kısa bir süre sonra bizden ayrılıyor, bir kafede bizi bekleyecek.






Biz, Halki'nin daracık sokaklarına atıyoruz kendimizi.




Bir süre sonra birbirimizi kaybedip kilisenin bahçesinde yeniden buluyoruz.


Akşam yemeğimiz, sahil kenarındaki lokantalardan birisinde. Bizde beyaz şarap ve çipura, Banularda uzo ve mercan var bu gece.




Bu gece, Esma havuzlukta yatıyor, Halki manzarasına karşı.

Halki-Rodos
Bugün yolumuz uzun. Saat 06.00'da uyanıp 6.30'da ayrılıyoruz iskeleden. Koltuk halatımız sıkıştığı için geri gelip pontona atlayıp halatı kurtarmam gerekiyor, ama sonunda ayrılıyoruz.

Halki'ye veda


Halki'nin doğusunda Alimnia isimli küçük bir ada var. Ama yolumuz uzun olduğu ve erkenden Rodos'a girmek istediğim için kahvaltıyı bu adada değil, yolda yapıyoruz.



Kısa süreli bir yağmur geçişi oluyor ve arkasından gökkuşağı uğurluyor bizi Halki'den.



Bugün sancak bordamızda sürekli Rodos var. Bir ara rüzgar çıkınca hemen yelkenleri açıp motoru kapatıyoruz.


Zaman zaman ayı bacağı, bazen geniş apaz ile kah Rodos'un sularına sokuluyor, kah biraz daha derine kaçarak Mandraki Limanı'na yaklaşmaya çalışıyoruz. Rodos havaalanına sürekli uçak iniyor, uçak kalkıyor.

Rodos havaalanı
Ve, nihayet Rodos'un kuzeydoğu burnu görünür oluyor. Mikhailis'i arayıp Ebru Hanım'ı istiyorum. Bizi limanda karşılayacak. Buruna yaklaşırken kıyıya yakın şamandıralar var. Biraz daha derinden gidiyor ve nihayetinde Mandraki Limanı'na dönerek yelken indiriyoruz.



Mandraki Limanı girişi
Mandraki Limanı girişinde uzun bir yelkenli tekne bize yol veriyor, arkasından geçip Ebru Hanım'ın işaret ettiği yere yöneliyoruz.


5 metreye demir atıp sancağımızdaki kırmızı renkli teknenin iskele tarafına yanaşıyorum. 50 metre zincir bıraktım. Halatlarımızı Ebru Hanım ve görevli arkadaş alıyor. Gayet sorunsuz bir şekilde demiri de gerip motoru kapatıyoruz. Elektriği bağlıyoruz. Saat 15.30.


Mandraki Limanı
Burada büyük usta Sadun Boro'nun vefat haberini aldık. Huzur içinde yatsın.

Mandraki Limanı'na bağlandığımızda büyük ustanın vefat haberini aldık.
16.30'a kadar teknede oyalandıktan sonra pasaportları ve belgeleri almak üzere acenteye gidiyoruz. Yarım saat kadar sonra Ebru hanım, işlemleri tamamlamış olarak geri geliyor. 85 Euro veriyoruz Ebru Hanım'a. Kendimizi eski şehirün kalbine ulaşmak üzere yollara atıyoruz.

Rodos, Dodecanese Adaları'nın en büyüğü. Yıllarca önce bir cruise gezisinde bir gün geçirmiştik bu adada. Kalenin etrafındaki surların girişine şöyle bir bakıp eskişehire yöneliyoruz.




Eskişehir




Ücretsiz wifi için bir kafeye giriyoruz. Kocaman bir bahçe içinde bu kafe ve kapıda bizi bir papağa karşılıyor.


Mesajlarımıza baktıktan, Rodos'ta yemek yenecek en güzel yerleri internette araştırdıktan sonra Vedat Milör'ün övgüyle bahsettiği Fotis Fish Restauranı bulmak üzere yollara koyulmadan önce bira ve kahvelerimizi içiyoruz. Sonra sokaklarda hem adı geçen restoranı, hem de alternatiflerimizi arıyoruz. Türk aşçılar, garsonlar, Türk ile evli garsonlar çıkıyor karşımıza aklımızı çelmeye çalışan.


Fotis Fish Restoran bize pek cazip gelmeyince İzmirli bir hanımı olan şef garsonun lokantasına gidip oturuyoruz:Oddissey Restaurant.
Oddissey Restaurant'ta ayrıcalıklı hizmet
Geçen sene bu ay, burası tıklım tıklım dolu imiş. Bu seneki tenhalıktan şikayetçi garsonumuz.



Bir ara gitar çalan bir arkadaştan "Mi Mou Thimonis Matia Mou" isimli şarkıyı çalmasını rica ediyorum. Hatırlamıyor. Çünkü şarkının ismini yanlış vermişim. Ben hatırlamamışım ki. Mırıldanınca hatırlıyor. O söylüyor, ben arkada ikinci ses yapıyorum kendimce. Sonra Dario Moreno'dan bir parça istiyoruz. Bilmiyor. Gitarı rica edip masamıza buyur ederken sanatçımızı "Deniz ve Martı" dudaklarımdan dökülüveriyor Rodos sokaklarında.

Sonra yine Famiel ve başkamara.


Mandraki Limanı'nda gece 

Rodos'a veda

Saat 06.00'da uyanıp yarım saat sonra motor çalıştırıyoruz. Bu kez yolumuz kısa, ama akşam uçağımız var ve saat 15.00'ten önce gümrükte olmamızı rica etmişlerdi, Türkiye'den ayrılırken Ece Hanımlar. Burada da demiri sorunsuz toplayınca değmeyin keyfime.

Kahvaltı, denizde. Menemen var bu sabah.

Saat 10.00'da Kadırga koyu'ndayız. Hemen deniz.

Kadırga Koyu'nda öğle yemeği
Kadırga koyunda tertemiz bir deniz, bir iki tane yelkenli tekne var sabah saatlerinde. Sonra iki tane motor geliyor Marmaris'ten. Koyun dibine kadar gidip turistlerini suya bırakırken mangallarını yakıveriyorlar hemen.  Bizimi yemeğimizde permesan peynirli, fıstıklı makarna var.
Kadırga Koyu
Saat 13.00'te motoru çalıştırıp demiri topluyoruz. 
Marmaris'e doğru

Turunç'ta bir kalyon
Gümrüğe yaklaşırken bir yarışın içinde buluyoruz kendimizi. Yol vere vere gümrüğün yolunu tutuyoruz.

Murat bekliyor bizi gümrükte. Bu kez yüzer pontona yanaştırıyor bizi. İşlerimizi yarım saatte halledip bizim için açılan duty freeshoptan bir iki ufak bir şeyler alıp ayrılıyoruz gümrükten. Sonra benzinciye yanaşıp motorin alıyoruz. 70 litre yakmışız. Hemen sonrasında da Yüksel Yatçılık'ta bize gösterdikleri yere bağlanıp motoru kapatıyoruz. Saat 15.30.

Famiel'e teşekkürler

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder