Ben kimim?

Fotoğrafım
1961, Eskişehir Sivrihisar doğumluyum. Liseyi Kabataş Erkek Lisesi'nde, üniversiteyi İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde okudum. Anesteziyoloji ve Reanimasyon eğitimimi GATA'da tamamladım. 1993 Eylül'ünden 2011 Şubatına dek Çukurova Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Anesteziyoloji Anabilim Dalı'nda çalıştım. 15 Şubat 2011 tarihi itibariyle emekli olup İstanbul'a yerleştim.

4 Mayıs 2011 Çarşamba

TEKNELERİ BERABERCE KARAYA ALMA OPERASYONU (2)

Cumartesi günü kahvaltı sonrasında, tekrar geri dönüp akşamki olası Geko partisine katılmaya karar verdim. İnternetten feribot biletlerimi aldım. 15.00 gibi arabamı Yenikapı Feribot otoparkına bırakıp çeyrek geçe feribota bindim. Bir saat 15 dakika sonra Yalova'da idim ve iskeleden 200 metrelik bir yürüyüş ile Setur Marina'ya ulaştığımda karaya alınan teknelerin sayısı artmıştı.


Merhabalaştıktan ve elindeki birayı elime tutuşturduktan sonra Merem Korsan,  tamirat işleri için sanayiye gitmek üzere aramızdan ayrıldı. Sevgili Lotus ise bütün ihtişamı ile karadaydı. Ancak işi çok gibi duruyordu. Dümen palası sökülmüş, yerde bekliyordu.

Sevgili Taner ise Lotus'un onarımı için sipariş verilen parçaları almak üzere İstanbul Perşembe pazarına yollandığından hala Yalova'ya gelememişti.
Çantamdaki kırmızı şarap dostlara ikram edildi. Güzelce tüketildi.

Akşamüstü hava birden serinlerken akşam yemeği organizasyonu yapıldı ve Kartal Deniz Otobüsü iskelesinin yanıbaşındaki balıkçılardan birisinde bol sohbetli, kahkahalı bir gecede istavritlerin tadına bakıldı. Akşam 12 gibi teknelerde bulunan yerlere yatıldı.
Ertesi sabah meydanda güzel bir kahvaltı.
Sonra teknelere son rötüşlar ve yavaş yavaş ayrılanlar

Ve sıra bize geldiğinde arkamızdan el sallayan dostlar
Sonra, ver elini Marmara.

Durgun suda, çok az rüzgar yine de yelkenleri açmamıza izin veriyor. Ama motor-yelken gidiyoruz adalara kadar. Adalara ulaştığımızda ise rüzgar tamamen kalıyor. "Yanık hava" deriz biz buna diyor Taner.
Arkamızdan yetişip üzerimize doğru gelen ve hiç kılı kıpırdamayan "Kılçık S/Y" pruvamızdan neredeyse sıyırıp geçiyor sancak baş omuzluğumuza doğru. Oysa orada Maltepe Bankı var. Ben biraz evvel öğrenmiştim. Şamandıranın güneyinden geçilmesi gerek. Ama Kılçık, önce neredeyse bizim üzerimizden şimdi de şamandıranın kuzeyinden geçerek deniz üstünde martılara sığınak olan kayalara doğru gidiyor. Taner biraz endişeli "acaba haber verse miydik bir şekilde" diye.  Ancak bir süre sonra kaptan uyanıyor, ani bir manevra ile şamandıranın bayağı güneyine inip bizim için de kendisi için de bir tehlike olmaktan çıkıyor.

Karadaki meşgaleye kendimizi o kadar kaptırmışız ki, ne kahvaltı ettiğimiz kafeden ne de sonra başka bir yerden öğle yemeği için yanımıza bir şey almak aklımıza gelmemiş. Biz de bir paket fıstık buluyoruz karnımızı doyurmak için.
Rüzgar yok, deniz dingin, Taner bir tarafta, ben diğer tarafta, tekneyi otopilota bırakmış bu dinginliğin tadını çıkarıyoruz.

16.30 gibi Fenerbahçe'ye yaklaşırken deniz trafiği artıyor. Telsizden palamar botu isteyen isteyene. 17.30 gibi Kalamış marinaya giriyoruz.

Pontona yanaşması için dümeni Taner'e bırakıyorum. Palamarlarımızı pontonda bekleyen bir görevli uzatıyor bize. Sonra da tonoz halatını.
Teknenin mazotunun doldurulmasından sonra ben izin isteyip ayrılıyorum sevgili Taner'den.

1 yorum:

  1. Talya'yı yerine getirmemizdeki yardımın ve keyifli anlatımın için eline ve kalemine sağlık Tayfun.

    Sevgiler,
    TANER

    YanıtlaSil