Uçak biletleri alındı, ön hazırlıklar tamamlandı. Üçüncü aileden olumsuz yanıt gelmesiyle birlikte Beyhan'a haber uçtu, "evet" yanıtı alındı.
Benim için değişik bir süreç olacak. Bir hafta Gökova, bir hafta iş, sonrasında yine bir hafta katamaran. Daha ne isterim.
Global Sailing'ten yine indirimli bir 47 feet tekne ayarlandı. Tekne büyük ihtimalle geçen sene çıktığımız Wahoo olacak. Geniş bir master kabini, arkada iki tane kabini daha var.
Yiyecek-içecek listesi kontrol ediliyor. Uçuş günü heyecanla beklenmeye başlıyor.
19 Eylül 2015, Cumartesi
Uçuş için daha ucuz olduğundan yine Pegasus ve Sabiha Gökçen-Dalaman uçuşuna bilet alındı. Hangi akla hizmet ettiysek, sabah ilk uçuş yerine 10.30 uçuşuna bilet aldık. Pegasus da bizi pişman etmek için elinden geleni yaptı tabii. Hiç açıklamasız, sadece tableya bakarak öğrendiğimiz tehirler, burnumuzdan getirdiği yetmezmiş gibi iyice geçe kalmamıza neden olarak beni gerim gerim gerdi. Saat 13.30 gibi açlıktan ölmek üzere iken aldığımız sandviçlerin ilk lokmalarını ısırırken uçağa davet anonsu yapıldı. Sandviçleri yuttuk ve uçağa bindik. Bir saat uçsak, Dalaman'a iniş 14.30. Bavullar yarım saatte çıkıyor, saat 15.00. Karacasöğüt, bir buçuk saat, saat oldu 16.30. Brifingti, alışverişti, tekneye yerleşmeydi derken saat 17.30. Löngöz'e bir saatlik yol var. Hava kararmadan bağlanmak için yarım saat kalıyor bana. B planı, geceyi Karacasöğüt'te geçirmek. İnşallah daha fazla aksilik olmaz.
Sabiha Gökçen'de başımıza geleceklerden henüz habersiz ve mutlu iken |
Wahoo |
Karacasöğüt |
Global Sailing iskelesi |
Büyük Usta, Sadun Boro için hazırlanmış köşe |
Alışverişimizin bir kısmını önceden sipariş vermiştik. Geçen sefer fark etmemişim, burada küçük bir market var. Bilsem, bütün siparişi verebilir ve ikinci bir market alışverişine zaman ve efor harcamam gerekmezmiş. Geri kalan ihtiyacımızı karşılamak üzere yine Deniz Market'e gidiyoruz, hanımlar arabayla, Sinan ve ben yürüyerek.
Hızlı bir şekilde alışverişi tamamlıyoruz. Doblo ile malzeme Global Sailing'in kapısına kadar taşınıyor, hanımları taksi ile getiriyorlar. Tesisin içine Deniz Market arabasının girmesine izin verilmediği için paketleri araçtan alıp el arabasına yüklüyoruz. İskeleye kadar bize yardımcı oluyorlar. Tekneye elden ele atıveriyoruz torbaları. Süratlice yerleştiriyor hanımlar. Sonra Deniz geliyor ve uzun uzun tekneyi bir daha anlatıyor bize bir sene aradan sonra. Yine her şey muntazam, titizlikle yerleştirilmiş ve etiketlenmiş. Tekne yine tertemiz.
Saat 18.00 gibi ayrılıyoruz iskeleden. Bir saatlik yolumuz var, hava da saat 19.00 gibi kararmaya başlayacak. İstikamet Löngöz.
Sinan ve Handan |
Beyhan |
Esma |
Ben |
Löngöz'e doğru |
Löngöz |
Sinan'dan sonra denize giren ikinci adam da ben oldum. Hanımların canı pek çekmedi denize girmeyi. Zaten bir süre sonra da çiselemeye başladı hava.
Akşam yemeğinde piliç kroket ve makarna var. Bira ve şarap ile ilk geceyi kutluyoruz. Beyhan erken yatıyor. Sinan ile biz havuzlukta yatıyoruz. Ben sabaha kadar, Sinan bir kaç saat süreyle...
20 Eylül 2015, Pazar
Saat 7.30'da uyanıyorum. Hava kapalı. Yine de denize girmek şart. Koy, acayip sessiz.
Löngöz'de sabah |
Bir süre sonra Sinan ve Handan da uyanıyor ve bir cesaret denize giriyorlar. Handan uzunca bir yüzüşten sonra ancak geri geliyor.
Kahvaltımıza bolca arı eşlik ediyor. Bugün Çökertme'ye gideceğiz. Yolumuz uzun değil. O nedenle kahvaltıya başlama saatimiz de geç, bitiriş saatimiz de.
Kahvaltı sonrasında botu indiriyoruz büyük bir zahmetle. Bu, matafora işi iki senedir bizi bozuyor. Botu indirmek ve sonrasında tekrar yukarı almak eziyet oluyor her seferinde. Ama Sinan hevesli ve inatçı.
Haftalık planımız, geçen senekinin aynı rotayı yapmak şeklinde. Bu akşam Çökertme, yarın Knidos, sonra Büyük Çatı, ardından Saklı Liman ve son olarak Değirmenbükü ve son durak, Karacasöğüt. Ancak pazartesi akşamından başlamak üzere salı günü şiddetlenecek güneyli bir fırtına gösteriyor meteoroloji. Rodos'un oralarda fazlaca olmak üzere hava kötü olacak. O nedenle Knidos yerine alternatif olarak ne yapabilirim diye de düşünüyorum dünden beri.
Herkes işini tamamladıktan ve koltuk halatlarını çözüp botu da mataforaya geri aldıktan sonra sıra geliyor demiri almaya. Demiri sonuna kadar çekince baş ıstralyanın somununun altına sıkışıyor. Sinan'ın problem keşfetmeye ve sonrasında çözmeye odaklı beyni bu sorunu hemencecik çözüyor. Kavatelayı sökmeye niyetlenen beni bir kenara itip tamir kutusundaki anahtarın sapını kullanarak demiri sıkıştığı yerden zorlayarak kurtarıyor. Ardından yola koyuluyoruz. Bulaşıklar hemen yıkanıyor ve teknenin pruvası, Çökertme'ye döndürülüyor. 15 millik yolumuz var. Esma'nın önerisi ile Çökertme'de iskeleye bağlanmadan önce koya girişte solda kalan demirleme yerlerinden birine demirleyip bir kaç saat geçireceğiz.
Çökertme |
Çökertme'ye girişte, soldaki koy. |
Çökertme Koyu'nda demirlediğimiz küçük koy |
Öğle yemeği burada. Akşamüstü Rosemary'nin iskelesine bağlanacağız. İki saat kadar buradayız. Biraz daha kuzeyimizde biraz daha küçük, kumsalı da olan bir koy var. Belki yarın sabah kahvaltıya buraya geliriz.
Saat 16.30 gibi demiri alıyoruz, 15 dakika sonra Rosemary'nin iskelesine sorunsuzca yanaşıyoruz.
Çökertme, Rosemary Restoran iskelesi |
Hava kararır kararmaz restorana yollanıyoruz.
Balıklara yeşil efe eşlik ediyor. Bir de meşhur papağan.
Fırtına netleştiği için kararımı veriyorum ve ekiple paylaşıyorum. Knidos'a gitmeyeceğiz. Tekrar körfezin güneyine inip Büyük Çatı'ya gideceğiz yarın. O nedenle rahat rahat uyuyup, geç kalkıp sonra yola koyulabiliriz yarın.
Çaylardan sonra restoranın arkasındaki yolda kısa bir yürüyüş yapıp sonrasında tekneye dönüp yatıyoruz.
21 Eylül 2015, Pazartesi
6-7 metreye, kuma demiri bırakıyor, motoru kapatıyoruz. Deniz pırıl pırıl. Esma ile sahile kadar yüzüyoruz. Sahile yaklaştıkça ara ara buz gibi su temas ediyor vücudumuza. Tatlı su karışıyor galiba burada denize. Zıpkın gibi olup tekneye dönüyor, kahvaltı telaşına girişiyoruz.
Kahvaltı sonrasında deniz faslı da tamamlandıktan sonra canyeleği giyme talimimiz var. Önümüzde fırtına var, ne olur ne olmaz.
Saat 11.30 gibi koydan ayrılıyoruz. İstikamet, Büyük Çatı.
Bugün kaptan, Sinan. Hemen yelkenleri açıyoruz. Rüzgar 7-8 knot. Hızımız düşük, ama inatla yelken yapıyoruz. Son bir saatimizi ise motorla tamamlıyoruz.
Koya yaklaşırken bu sefer, Büyük Çatı yerine Küçük Çatı'ya giresim geliyor. Dümeni kırıyoruz Küçük Çatı'ya.
Küçük Çatı Koyu'nun ağzı |
Denize giriyoruz. Sinan bir ara botla koy dışına çıkıp gözden kayboluyor. Telefonunu da almadan. Bayağı bir süre sonra geliyor geriye, kürek çekmekten bitap halde.
Bu akşam fırtına başlayacak Marmaris taraflarında. Bir açmaz daha alıyoruz sancak bordamızdan, sancağımızdaki küçücük koya girişi imkansız hale getirerek.
Küçük Çatı Koyu |
Wahoo (S/Y) Küçük Çatı'da. |
Küçük Çatı'dan kuzeye bakış |
Yine keyifli bir akşam yemeği ve sohbet sonrasında herkes kamaralarına çekiliyor erkenden.
22 Eylül 2015, Salı
Sorunsuz bir gece ve rahat bir uyku sonrasında kapalı havaya uyanıyoruz. Ama olsun denizdeyiz.
Küçük Çatı'da yeni bir güne uyanış |
Bir cesaret deniz banyosu. Sonra botla koy gezisi.
Yediadalar'a giderken canyelekleri üzerimizde.
Buraya iki kez daha gelmiştik. Birinde demirlemeyi bir türlü başaramamış, bir guletin zincirini almış, sonra geriye bırakıp çıkmıştık koydan. İkincisi ise daha başarılı idi. Bu sefer, girişte hemen sancağımızda kalan girintiye uzağa demir atarak sığınıyoruz. Uzun bir kaloma bırakıyorum. Rüzgar tam pruvadan esiyor. Demirin sağlam olması önemli. Kıyıya da bir tane koltuk halatı bağlayıp motoru kapatıyoruz. Sinan ve Esma'nın ikinci bir koltuk halatı ısrarını rüzgarı pruvadan aldığımız ve gece boyunca da oradan almaya devam edeceğimizi söyleyerek geri çeviriyorum. İkna edemedim ama olsun. Zaten koltuk halatı bağlamasak da alargada gibi demir üstünde olabiliriz rüzgarın yönü nedeniyle.
Daha önce bağlandığımız yerde bir yelkenli bağlı. Onun da sancağında bir gulet.
Saklı Liman |
Zaman zaman uyanıyorum gök gürültüsü ve yağışın şiddetinden ama sorun yok.
23 Eylül 2015, Çarşamba
Sabah yine kapalı bir havaya uyanıyoruz. Ama güneş bulutların arasından sıyrılma çabasında hafiften.
Tentenin üzerine bir ton yağmur suyu dolmuş. Kapatmalıymışım gece, aklıma gelmedi hiç. Üzerindeki suyu kovayla alıp su deposuna dolduruyorum. Bayağı bir su takviyemiz oldu.
Kahvaltıyı havuzlukta yapacak kadar izin veriyor hava bize bir süre sonra.
Bugün tekrar Çatı'ya geri dönmeye karar veriyoruz. Bu akşam da Büyük Çatı'da kalalım. Sonraki gece Değirmenbükü, cuma akşamı da Karacasöğüt.
Saklı Liman'dan Yediadalar ve arkada Gökova Körfezi'ne bakış |
Hava iyice açıyor. Kızlar denizdeler. Botla teknenin arkasındaki kıyıya çıkıp mıntıka temizliğine başlıyorum. İki adımda arkadaki koya da bir göz atıp temizliği tamamlayarak tekneye dönüyoruz.
Saat 12 gibi demiri alıp yola koyuluyoruz. Rota, Büyük Çatı.
Taneli Burnu'nu döndükten sonra yelken açıyoruz. Amazon Koyu'nu merak etmiştik, bir gidip görelim bakalım. Bir sığlığı iskelemizde bırakıp koyu karşımıza aldığımızda yelkenleri indiriyoruz. Koyda deli gibi rüzgar esiyor. İçeri girer girmez de sığlık başlıyor hemen. Koyun (belki de kanalın) ortasına demir atıp 10 metre kadar zincir bırakıp rüzgara karşı alargaya bırakıyoruz kendimizi. Koyun sonunu görmek üzere botu indiriyor ekip. Ben teknedeyim. Onlar kürek çekerek sazlıkların arasında kayboluyorlar. Rüzgarı arkalarına alarak uçup gittiler bir dakikada. Nasıl dönecekler bakalım kürekle?
Sancak bordamda karaya alınmış bir kaç tekne, denize giren insanlar, bir tane surf bordu üzerinde rüzgara karşı kıyıya ulaşmaya çalışan bir kadın var. Rüzgar deli gibi esmeye devam ediyor. Yavaştan sıkılmaya başlıyorum. Telefonla ulaşamıyorum ekibe. Bayağı bir süre sonra kürek çekmekten helak olmuş bir şekilde dönüyorlar tekneye. Sinan, kürekçibaşı olarak bitmiş durumda. Bu koya tövbe edip demiri topluyoruz. Hemen aşağıda Büyük Çatı.
Son anda yeniden bir rota değişikliği yapıyorum. Balıkaşıran nasıl acaba?
Çatı'lara kıyasla Balıkaşıran daha büyücek bir koy. Kıyıda kamp yapmış birileri, biraz yukarıda asfalttan geçen araba sesleri var. En dipte, sağdaki sığ koy belki de demirlenebilecek bir koy ama, hem kıyıya çok yakın, hem de tahminimden daha sığ olabilir. Koyun ortasında demirlemiş bir yelkenli var. Hemen koya girişte sağda kalan minicik bir girintiye karar veriyoruz. Yine bir türlü yanaşamıyorum kıyıya. Beş metreye demir atıp bütün zinciri bıraktığım halde kıyıya bağlanamayacak kadar uzakta kalıyoruz. Rüzgar bizi kıyıdan uzaklaştırıyor. Sonra yeniden kıyıya yaklaşıp iki halatı birbirine bağlayarak kıyıya bağlanmayı başarıyoruz. Hafiften bir muhalefet başlıyor bu bağlanmadan sonra ekipte.
Balıkaşıran |
Denize girip sonrasında keyif biralarını içince herkes daha mutlu.
Balıkaşıran'ın girişine bir bakış |
Yatıyoruz.
24 Eylül 2015, Perşembe
Bu sabah deniz keyfimiz var. Geç kahvaltı. Değirmenbükü'ne gideceğiz. Yolumuz uzun değil.
Balıkaşıran'dan saat 12.00 gibi ayrılıyoruz. Bördübet Koyu'nda rüzgarı görünce hemen yelkenleri açıyoruz. Anayelkende sorun yok ama cenovayı açınca, iskota halatı kilitlerden kurtulup gidiyor. Ucundaki sekiz açılmış. Rüzgarda teknenin iskele bordasında korku filmi gibi sesler çıkararak savrulup duruyor. Halat, "sıkıysa gel beni tut bakalaım" dercesine sağa sola vuruyor. Mecbur, bana da vuracak. Gidip yakalıyorum. Tekrar kontrolü ele alıp yelken seyri ile Bördübet'ten çıkıyoruz.
Gökova'ya dönünce keyifli bir apaz seyri ile bir süre yelken yaptıktan sonra yağmur yağmaya başlıyor. Bir süre yağmuru seyrederek yelken yapıyor, Değirmenbükü'ne yaklaşınca yelkenleri indiriyoruz.
Koya girer girmez yağmur da kesiliyor.
Deniz restoran'ın iskelesine tonoz alarak kıçtan kara yanaşıyoruz. Elektrik ve su bağlantılarından sonra koyun arkasında uzunbir yürüyüşe çıkıyoruz, öncesinde balıklarımızı ve masamızı ayırtarak. Hava hafiften ıslak ama akşam yemeğinde sanırım dışarıda oturabileceğiz.
Uzun bir yürüyüş sonrasında hanımları durdurmayı başarıp geri dönmeye ikna edebiliyoruz. Dönüşte de kameramıza çok güzel kareler düşüyor.
İskelede yanımızdaki teknelerin sayısı artmış.
Gün kararıyor yavaştan. Değirmenbükü Koyu, inanılmaz renkler seriyor gözlerimizin önüne.
Akşam yemeğini dışarıda yeme şansımız oluyor. Çok geç olmadan kamaralarımıza çekiliyoruz.
25 Eylül 2015, Cuma
Sabah harika bir Değirmenbükü'ne uyanıyoruz.
Ekip daha uyanmadan Esma ile yürüyüşe çıkıyoruz.
Döndüğümüzde ekip kahvaltıya hazır. Marketten ekmek, kağıt havlu, domates alınmış.
Değirmenbükü |
Kahvaltı saati |
Sadun Boro'nun mekanı'na "hoşçakal" diyerek ayrılıyoruz bu, cennet mekandan.
Değirmenbükü'nde Denizkızı heykeli |
15.00 gibi Sedir Adası'na hareket etmek üzere motoru çalıştırıyoruz. Hemen cenovayı açıyoruz. Yavaş ama stabil bir hızla tekrar koyun karşı kıyısına doğru yöneliyoruz. Rüzgar, 10-15 knot, hızımız 4 knot.
Sedir Adası'nın güneyinden geçip keyifsiz bir kalabalığın içine bir şekilde girmek cazip gelmediği için hız kesmeyip yelken ile adanın arkasından çıkıyor ve Karacasöğüt girişine kadar iyi yelken yapıyoruz.
Sonunda koy ağzına dönüp içeri kadar yelkenle inip motor çalıştırıyor, rüzgara dönüp yelkenleri indiriyoruz.
Etrafımızda, haftayı sonlandırmış tekneler var. Telsiz ile Globalsailing'e ulaşıp bot bekliyoruz ama bu kez botsuz yanaşıyoruz mazot iskelesine, mazot aldıktan sonra da iskelenin iç tarafına. Koltuk halatlarımızdan birisini de Haluk bey alıyor. Tekne teslimi için beklerken ekibin geri kalanı duş işlerini hallediyor. Deniz Hanım'a tekneyi teslim ettikten sonra da ben işlerimi hallediyorum.
Hasarsız dönüşümüzü kutluyoruz birlikte.
Haluk Bey'in dünyayı dolaştığı Deriska'yı seviyoruz biraz. Gün kararırken restorana yollanıyoruz.
Çok keyifli bir akşam yemeği sonrasında kamaralarımıza çekiliyoruz.