Ben kimim?

Fotoğrafım
1961, Eskişehir Sivrihisar doğumluyum. Liseyi Kabataş Erkek Lisesi'nde, üniversiteyi İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde okudum. Anesteziyoloji ve Reanimasyon eğitimimi GATA'da tamamladım. 1993 Eylül'ünden 2011 Şubatına dek Çukurova Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Anesteziyoloji Anabilim Dalı'nda çalıştım. 15 Şubat 2011 tarihi itibariyle emekli olup İstanbul'a yerleştim.

3 Ekim 2014 Cuma

WAHOO

(6-12 Eylül 2014, Gökova Yelken Seyrimiz)

Bu yılın 2. yelken haftası, Banu-Ahmet, Ümit ağabey, Suat ve ilk defa bizimle yelkene gelecek olan eşi Ferah'tan oluşan ekibimiz ile 6-12 Eylül 2014 haftasında gerçekleşmek üzere tasarlandı. Önce Ferah'tan soru işaretleri, sonra kesin "evet" yanıtı geldi. Ardından sevgili Ahmet'in yapmak zorunda kaldığı bir ameliyatı nedeniyle aramıza katılamayacağını bildirdiği son hafta, içimiz buruldu. Sonra eşini yalnız bırakmak istemeyen Banu'nun da katılamayacağını bildirmesi üzerine toplam 5 kişi ile gerçekleşti. Banu'nun çarşamba günü aramıza katılabilmesi ile de 6 kişi olarak tamamlandı.

Bu seneki teknemizi, geçen sene Gökova Körfezi'nde dolaşırken bir gece konakladığımız ve hayran olduğumuz Karacasöğüt'te Haluk Karamanoğlu'nun Global Sailing isimli tesisinden kiraladık. 47 feetlik bir Harmony.

Cumartesi sabahı Pegasus'un 08.55 uçağı ile Dalaman'a uçuyoruz. Uçakta Suat ve Ferah, 1A ve 1B koltuklarındalar. Biz de 5. koltukta. Sonra ağırlık oluşturdukları için Suat ve Ferah'ı ön koltuklardan kaldırıp en arkaya oturttuklarını öğreniyorum, indiğimizde.

Bavullar bu kez çok bekletmiyor bizi. Kapıda transfer için bekleyen Global Sailing'te sevgili Didem'in göndermiş olduğu Barbaros Bey'i de biz bekletmiyoruz. Bir Vito minibüs ile bir buçuk saat süren bir yolculuk sonrasında Karacasöğüt'te Glabola Sailing'e ulaşıyoruz. Hava sıcak ve rutubetli. Bavullarımızı hemen alıp tekneye götürüyorlar. Biz, hemen tesise yakın, Suat'ın tavsiye ettiği bir markete gidiyoruz alışveriş için. Alışverişin bir kısmını Didem hanım önceden halletmişti. Söğüt Market'te aradığımız her şeyi buluyoruz. Sadece taze nane yok, onu  da bahçeden toplayıp getiriyorlar. Bir de ev yapımı reçel koyuyorlar torbalardan birinin içine.

Aynı minibüse yükleyip tekneye dönüyoruz. El arabası ile nevale tekneye götürülürken ben, tekne devir işlemleri için Didem Hanım'ın ofisine çıkıyorum. Bir miktar depozit bıraktıktan sonra teknenin belgeleri ile birlikte tekneye gidiyoruz.

"Wahoo" teknemizin adı. Tertemiz. Özenle yerleştirilmiş her türlü malzeme. Kuzinede şarap kadehleri ve kahve fincanları bulmak bizi mutlu ediyor. Havuzlukta koltuk altında halatlar obsesif bir titizlikte yerleştirilmiş. Kaç metre, hangi renkte halatın olduğu bir kağıda yazılmış ve koltuk kapağının altına yapıştırılmış. Brifing bir saat kadar sürüyor. Hiç tanımadığım bir tekne. Biraz tedirgin oluyorum. Bir an önce de iskeleden ayrılmak istiyorum.
Wahoo (S/Y)



Dümeni yerine takıp motoru çalıştırıyoruz. Koltuk halatlarımızı bırakmadan önce iskelemizdeki tekneden Knidos'taki Minik'e götürmek üzere selam alıyoruz.
Karacasöğüt
Koydan çıkar çıkmaz ciddi bir rüzgar ile karşılaşıyoruz. Löngöz'e kadar gideceğiz. Hava 25 knot civarında esiyor. 1. camadanda ana yelkeni açmaya çalışıyoruz ama, anayelkenin güngörmez yakasını germeyi bir türlü başaramıyoruz. Camadan halatları ile boğuşmak yerine tekrar yelkeni indirip motor seyri ile bir saat kadar sonra Löngöz'ün güvenli ve sakin sularına giriyoruz.
Löngöz

Löngöz
Geçen senekinin aksine bu kez koyun doğu yakasına demir atıyoruz. Geçen seneki demir kabusumuzdan sonra çok tedirginiz ancak demir hemen tutuyor. Rüzgarla boğuşarak kıçımızı kıyıya yaklaştırıyoruz ama kaloma miktarını beğenmiyoruz, bira yakına demir atmışız. Toplayıp biraz daha ileri atıyoruz demiri, yine tutuyor. Kıyıya iyice sokuluyoruz. Derinlik 5-6 metre. Koltuk halatı bağlama görevi Suat'ın sağolsun. Uzun koltuk halatı bulamıyoruz  havuzluktaki dolaplarda. Bir tane naylon halat var, uzun. Onu kullanmaya karar veriyoruz. Haftanın ilk koltuk halatlarını bağlamak üzere kendini suya bırakıyor Suat. Önce rüzgarüstü, sonra da rüzgaraltı halatlarımızı bağlıyor. Denize girmek artık serbest.

Suat ile mataforadaki botu indirip koyun içerilerindeki topuğa kadar kürek çekiyoruz. Bot büyük ama çok hafif.
Wahoo, Löngöz'de

Dönüş sonrası Happy Hour içkilerimiz Ümit ağabeyden. Bu sefer sevgili Ahmet'in cin toniklerini Ümit Ağabey hazırlıyor. Bir ara bir bakıyoruz ki teknenin kıçında koca bir makara üzerinde metrelerce uzunluğunda kırmızı koltuk halatı var kolayca kullanmamız ve sonrasında işimiz bittiğinde kolayca geri sarmamız için bizi bekleyen. Gariptir ki hem Suat, hem de ben tekneyi teslim alırken bu halatı görmüşüz. :(

Uzun soluklu bir sohbet, yemek hazırlığı ile bölünüyor. Bu akşam tavuk nagetler kızartılıyor, yanına makarna ve salat. Şarabımız ve rakımız var. Niyetimiz de var, ancak gitar çalacak gücü toplayamadan sızıyorum havuzlukta. Suat ile Ferah baş kamarada, Esma ve Ümit ağabey kıç kamaralarda, ben her zamanki gibi havuzlukta, koltukta. Misler gibi uyuyorum, defalarca uyanmama rağmen.

7 Eylül 2014, Pazar

Bu sabah, geç kalkış ve keyifli bir pazar kahvaltısı planlamıştık. Bugün için gideceğimiz yer çok uzak değil. Çökertme'de kalacağız bu akşam. 15-16 millik yolumuz olacak bugün. Kimseler uyanmadan ben  botla koyun içinde biraz gezinip bu güzelliğin tadını çıkarıyorum bolca.

Ferah'ın yelkenli bir teknede güne ilk uyanışı. Yüzerek koyun sonuna kadar gidip gözden kayboluyor. Kahvaltı hazırlanıyor. Misler gibi kokan zengin soframıza yetişiyor Ferah. Bulaşıklar, Löngöz'den çıkışa bırakılıyor. Kahvaltı sonrası dinlenme. Bir beyaz gulet giriyor koya. İçinde 20-30 adet hanım yolcu. Mürettebat ölmeden cennete gitmiş Suat'a göre.


Öğlene doğru ayrılıyoruz Löngöz'den. Bulaşıklar yıkanana kadar sabredip sonra yelken açıyoruz. 2.5-3 saat kadar sonra Çökertme'deyiz. Geçen sene bu koya bir girip çıkmıştık sadece. Önce Çökertme Restoran'ı arıyorum telefonla. Cevap veren olmayınca Rose Mary Restoran'ı arıyorum. Hemen bir bot gönderip bizi karşılıyorlar. Bir kişi de tekneye çıkıp tonoz işini hallediyor.

Çökertme
Hava rüzgarlı ve biraz bulutlu. Ancak denize girmemize engel değil. Ferah Löngöze kadar bir yüzüp geri geliyor neredeyse.

Önce bir bira sonra yine cin tonik. Ama bu kez bir kadeh.

Akşam yemeği için masamız hazır. Keyifli bir akşam yemeği. Bir papağının masamızı ziyareti. Salsa yapan bir genç çift. Çok geçe kalmadan tekneye dönüş. Bu akşam bolca gitar ve müzik var. Sabah yedide hareket etmeyi kararlaştırıp yataklarımıza çekiliyoruz. Ben yine havuzluktayım.

8 Eylül 2014, Pazartesi
Sabah yedide Ümit ağabey ve Suat hazır. Suyumuzu doldurup yola çıkmamız yediyi geçmiyor. 35 millik bir yolumuz var bugün, rotamız Knidos. Biz, Esma ile ilk defa göreceğiz Knidos'u.

Sakin denizde keyifli bir kahvaltı sonrası motorla usul usul gidiyoruz körfezin girişine doğru. Saat 10 gibi rüzgarın biraz kendini göstermesi üzerine yelkenleri açıveriyoruz. 8-10 knot rüzgarla Wahoo 6 knot hız yapıyor uyduya göre.

Körmen limanından çıkan feribot pupamızdan geçip gidiyor. Ferah'ın aralıklı olarak dümen tuttuğu bir gün bugün.
Sonunda Knidos feneri görünüyor uzaktan. Sonra da yakından.
Knidos Feneri
Önce iskelemize dönüp apaz ile seyredip sonra da geniş bir daire çizip Yeni Liman'a dönüp motor çalıştırıp yelkenlerimizi indiriyoruz. Limana girerken iskelemizde kalan buruna yakın geçmemiz, sancağımızdaki eski mendireğin su altında uzanan kalıntılarından uzak kalmamız gerekiyor. Belediyenin iskelesinde yer var. Demiri ile boğuşmakta olan bir yelkenlinin işi uzayınca biz de diğer taraftaki boşa yere demir atıp rüzgarla ve tornistanda iskeleye çeken kıçımızla uğraşarak sonunda iskeleye kıçtan kara bağlanıyoruz. Bağlanma ve su, 50 TL. Suyu tekneyi yıkamak için kullanmak da yasak.
Biraz deniz, biraz yeni gelen teknelerin bağlanmasına yardım. Sonra antik şehrin gezilmesinde sıra. Hava sıcak, henüz saatler öğlen sonrası ama Suat ve Esma ile ben kararlıyız şehri keşfetmeye.

İyi ki de kararlıyız. Giriş ücretini verdikten sonra içeride bayağı zaman geçiriyor, bolca fotoğraf çekecek sahne buluyoruz. Antik şehrin kendisi bir yandan, denizin ve fenerin manzarası bir yandan. Ben çok beğeniyor ve mutlu oluyorum.




Daha yukarılarda bolca rüzgar, biraz evvel demirlediğimiz koya şöyle bir süreliğine uzaklardan bakan bilmem kaç feetlik koca yelkenlinin Knidos Feneri'ni geçişi, bir helikopter (ki küçük bir Cruise yavrusu gibi Yeni Limana'a bir göz atmak üzere duran gemiciğe inmiş ve yolcusunu alıp kalkmış meğerse), feneri ve denizi seyretmeye gelen bir kaç turist ve dönüş yolunda da bolca keçi var.








Sonra biraz daha deniz, bira ve Happy Hour. Akşam yemeği için 2,5 kg kadar tekir ayırttık. Hava kararırken restorana çıkıyoruz. Dolunay yavaşça tepelerin arkasından yükselip kendini gösteriyor.
Şarap, rakı, bitirilemeyen tekir, bolca sohbet sonrası tekneye dönüyoruz. Hala gitar çalıp şarkı söyleyecek güç bulabiliyorum kendimde.


Sonrasında bu antik şehrin büyülü atmosferi ve dolunayın ninnisi ile uykuya dalıyoruz nihayet.

9 Eylül 2014, Salı
Bugün yolumuz uzun, Büyük Çatı'ya kadar gideceğiz. 40 millik bir yol. Yedide harekete hazırız. Su almayı beceremedik, Hortumumuz yetmedi. Motor çalıştırıp koltuk halatlarını alıyoruz, demiri de toplayıp Knidos Büyük Liman arkamızda kalıyor.


Denize çıkar çıkmaz çırpıntılı bir deniz kendini gösteriyor ancak Knidos Feneri'ni döner dönmez rüzgar kalıyor. İlk hedefimiz Mersincik. Orada kahvaltı edeceğiz.
Bir buçuk saat kadar sonra Mersincik'teyiz. Hemen koya girişte küçücük bir koy daha var sancağımızda. Bir iki tane tekne gecelemiş bu koyda. Koyun ortasına demiri bırakıyoruz 5-6 metreye. Motor stop, denize girmek serbest. Ferah çıkıyor başkamaradan. Henüz ziyaret edemediğimiz baş kamarada motor gürültüsü ve seyir esnasında bile uyunabiliyormuş demek ki. Ferah hemen denize girip Knidos'a kadar bir yüzüp geri geliyor. Kahvaltı hazır.

Mersincik
Bugün Banu katılacak aramıza. Çatı'ya gelecek. Saat 16.00 gibi Çatı'da olmayı planlıyoruz. Demiri toplar toplamaz cenovayı açıp pupa yelken yola koyuluyoruz. Ana yelkene gerek yok. 6-7 knot gidiyoruz cenova ile. Zaman zaman rüzgar iskeleden sancağa geçiyor. Biz de cenovayı diğer tarafa alıyoruz.

Saat 16.00 gibi Çatı'ya yaklaşıyoruz. Çatı girişindeki üzerinde tek ağaç bulunan adayı gördüğümüzde cenovayı tamburuna tutturan kilit yerinden kurtuluyor, cenovanın alt yakası tamburdan kurtuluyor. Motor çalıştırıp cenovayı topluyoruz. Banu'ya kilitin resmini çekip gönderiyoruz, Netsel Marina'da Yüksel Yatçılık'tan bulabilir belki diye. Tamir çantamızda yedek kilit yok, ama teknenin kıçında iki adet kilit var gözümüze kestirdiğimiz, kilitsiz kalırsak kullanmak üzere sökülecek.

Büyük Çatı, geçen sene defalarca demir attığımız halde, üstelik 4-5 metre derinliğe attığımız halde bir türlü demir tutturamadığımız, sonunda karaya oturduğumuz, Çatılı Mehmet'in motoru ile bizi çekip kumdan çıkardığı koy. Bu sene demir problemimiz yok. Ancak nedense biz demir atarken geçen sene olduğu gibi bolca rüzgar var sancağımızdan gelen. Biraz uğraştırıyor bizi ama demirimiz tutmuş, biraz iskelemizde kalacak teknenin kaptanını terdirgin ederek de olsa bir kaç manevra sonrasında kıçımızı bağlanacağımız kıyıya iyice yaklaştırmayı, tutmuş demirin üstünde tornistanda durmanın keyfini yaşamayı başarıyoruz. Artık demir atma konusunda müşterek kararımız kavatelanın gevşetilerek demirin hızla zemine ulaşması yönünde. Suat, haftanın 3 ve 4. koltuk halatı bağlama operasyonu için yeniden suda. Önce rüzgar üstünü, sonra da rüzgaraltı halatımızı bağlayan Suat 3. bir halatı rüzgarüstüne bağlama teklifimizi geri çeviriyor "Ağabey, Ebola fırtınası mı gelecek sanki bu akşam" diye. Tekneye geri döndüğünde Ebola'nın fırtına ismi olmadığını hatırlatıp kendisine teşekkür ediyoruz bağlanma için. Hemen sonrasında da rüzgar kesiliyor.

Büyük Çatı

Bu sene de etrafımızda arada bir kendilerini gösteren iki adet kaplumbağa dolaşıyor.


Ferah, suda, Küçük Çatı'ya kadar bir yüzüp geliyor. Banu, uzun süredir Marmaris-Çatı arasındaki yolda. Bir süre sonra telefon geliyor, tarif almak için. Knidos'a giden yol üzerinde Çatı levhası yokmuş tahminimizin aksine. Çatı'lı Mehmet bu kez yol tarifi vermek üzere telefonumuzun diğer ucunda. Knidos'tan Marmaris istikametine gelirken "Marmaris 32 km" levhasının hemen karşısındaki yola sapılacakmış. Bir süre sonra Banu'dan haber geliyor, sonra da kendisi. Botla Banu'yu kıyıdan alıyoruz. Çatı'lı Mehmet'in balıkları da gözümüze bu kez cazip görünmüyor. Makarna yemeğe karar veriyoruz akşam yemeğinde.
Happy Hour sonrasında yemekler hazırlanıyor, rakı ve şarap eşliğinde keyifli bir akşam yemeği ve sohbet sonrasında biraz gitar. Canım biraz çay istiyor, yarına ayırdığımız çaylarımız bu akşamdan tükeniyor. Olsun, yandaki tekneden alırız yarın sabah.

10 Eylül 2014, Çarşamba

Sabah 7.30'da uyanıp önce bir bot ve kürek sefası, sonra da gürültü etmeden cenovanın kilidinin tamiri. Geç kalkanların deniz keyfi. Çay için yandaki tekneye müracaatımız çay yerine tavsiye almakla sonuçlanıyor "Denize çıkarken rakıyı ve çayı bol alacaksın". Son kalan çaylarımızı demleyip keyifli bir kahvaltı yapıyoruz. Kolay pizza yapıyor bize Ferah bu sabah. Bugün de yolumuz kısa. Saklıliman'a gideceğiz.
12.00 gibi demir toplayıp ayrılıyoruz Çatı'dan. Hemen yelken açıyoruz. 20 knot hava var. Gökova Körfezi'nde yelken yaparak zaman geçiriyoruz. Bir orsa, bir pupa, sonra bir daha orsa, sonra yine pupa ile adalar arasına giriyoruz. Zeytinli Ada ile Uzun Ada arasından içeri girip yelken indiriyoruz.
Yedi Adalar. (1) Taneli Burnu, (2) Çamaltı Koyu, (3) Bekar Limanı, (4) Karaağaç Limanı,
(5) Uzun Liman, (6) Babu Burnu, (7) Küfre Koyu,
(8) Küçük Ada, (9) Zeytinli Adası, (10) Uzun Ada, (11) Martılı Adası (Sadun Boro, Vira Demir)
Uzun Liman'da geçen sene defalarca demir atmamıza rağmen bir türlü tutturamamış, sonunda bir guletin demirini alıp sonra yerine bırakıp özür dileyip limandan çıkmıştık. Bu kez demirimiz bir kerede tutuyor. Bu hafta hep böyle oluyor nedense. Bir kerede demir tutuyor. Koltuk halatlarını Ferah'ın ısrarına rağmen yine Suat bağlıyor. Sonra biraz deniz. Rüzgarüstü koltuk halatımızı biraz daha rüzgarüstüne taşıyoruz. Kıçımız biraz daha rüzgara dönüyor.

Yan tekneden çay alıp geliyor Ferah yüzerek. Ben de botla gidip Banu'nun brownilerinden ikram ediyorum onlara (JustIce). Kısacık bir yürüyüş ile Karaağaç Limanı'na bir göz atıveriyorum. Geri döndüğümde sancağımıza bir tekne yanaşıyor 36 feetlik, "Misafir kabul eder misiniz?" diye sorarak. Koltuk halatlarının birisini ben bağlıyorum.

Bol deniz, muhabbet, happy hour. Biraz rahmetli babalarımızı anıyoruz, bir kaç damla gözyaşı eşliğinde. Sonra akşam yemeği; kadınbudu köfte, cızbız köfe, salata ve şarap.

Gitar bu akşam yan tekneden de alkış alıyor.

11 Eylül 2014, Perşembe

Güneş 7.15'te doğuyor. Botla karşı kıyıya kadar bir keşif gezisi. Sonra ekip uyanıyor yavaş yavaş. Keyifli bir kahvaltı. Deniz.
Kahvaltı sonrasında suyumuz da bitiyor. Tekneye su alacak yer bulmak lazım. Tekrar Çökertme'ye gidebiliriz. İngiliz limanı ya da Okluk'a gidebiliriz. Kahvaltı sonrasında Akbük fikri geliyor aklıma. Hem yeni bir yer görmüş oluruz, hem su alırız, hem de planımızdaki yerleri iki kere görmemiş oluruz.
Geçe kalmadan topluyoruz demiri. Koydan çıkar çıkmaz yelkenleri açıyoruz. Bol bol yelken yaparak Akbük'e ulaşıyoruz. The Bay İnfo'da gördüğüm Altaş Restoran'ı arıyorum telefonla. Su almak için iskeleye bağlanıp bağlanamayacağımı soruyorum.Koya girişte solda görünen değil tam karşımızdaki iskele imiş.


Tonoz verip koltuk halatlarımızı alıyorlar. Herkes kıyıda denize giriyor ya da şezlonglarda güneşleniyor. İskeledeki tek tekne biziz. Restoranlar ile iskele arasında dar bir araba yolu var. Biz tekneye su almak üzere hortumu bağlarken kızlar da restorana gidiyor öğle yemeği siparişi vermek üzere.

Biraz kalamar, biraz barbun, salata ve bira. Ekip burayı çok sevdi. Akşam yemeği için de tekneye hazırlanmış salata ve ekmek alıp hesabı ödeyip ayrılıyoruz iskeleden. Saat 16.00. Koydan çıkmadan cenovayı açıyoruz. Sonra rüzgarın yönü değişince motor çalıştırıp rüzgara dönüp ana yelkeni de açıyoruz. 20 knot rüzgar var. Hızımız 7-8 knot. İstikamet İngiliz Limanı. 7-8 dm yolumuz var.

Video 9804
Video 9805

İskelemizdeki bir yelkenli ile yarışıyoruz bir süre, ama geçemiyoruz bir türlü. Sonra pupa yelken Değirmenbükü'ne giriyoruz. Motor çalıştırıyoruz.

(1) Zeytinli Adası, (2) Kayıkkırığı Koyu, (3) İngiliz Limanı, (4) Değirmenbükü, (5) Okluk

Önce, Suat'ların bu sene mavitur'da geceledikleri küçük koya yöneliyoruz Zeytinli Adası'nın (Babaşen Adası) doğusundaki burnun güneyine. Ancak bu koy pek korunaklı gelmediği için bir altındakine yöneliyoruz. Kayıkkırığı Koyu imiş burası ama biz, "Suat Koyu" diye isimlendiriyoruz.Demiri 11-12 mereye bırakıp sokuluyoruz kıyıya. Demir yine bir kerede tutuyor. Rüzgarüstü koltuk halatını Suat bağlarken ben de tekneyi tornistanda demir üzerinde Esma'ya bırakıp rüzgaraltı koltuk halatını bağlıyorum. Su sıcacık. Biraz kafadan rüzgar var ama demirimiz çok iyi tutmuş durumda. Saat 17.45'te motoru kapatıyoruz.
Bol deniz, Ferah İngiliz Limanı'na kadar yüzüp geliyor. Biz, biraz kıyıda mıntıka temizliği yapıyoruz. Sonra yine deniz. Happy Hour. Koyda bizden başka kimseler yok. Hava yavaştan kararmaya başlıyor, rüzgar kesiliyor. Sonra da kapkaranlık oluyor. Büyük Ayı hemencecik tepelerin arkasına saklanıyor.
Akşam yemekte bir ara kötü kokular geliyor burnumuza, sonra kayboluyor. Vanaları kontrol ediyor Suat bir kez daha. Sonra bir daha koku falan gelmiyor.Yemekte hazır salata, peynirli makarna ve şarap var. Yarım saat uyku sonrasında haftanın son gitar gecesi yaklaşık 2 saat kadar sürüyor. En son Ümit ağabeyi dans ederken hatırlıyorum notaların eşliğinde. Akor basmaktan acıyan parmaklarımı soğuk suya batırıp geceyi dinlemeye başlıyoruz. Sonra da uyuyoruz gecenin koynunda.


12 Eylül 2014, Cuma
Son günümüze uyanıyoruz 7.30'da. Sessizce suya giriş. Geç uyananların beklenmesi.
Kapıkırığı Koyu
Sabah kahvaltıda menemen. 10.00 gibi kahveler hazır. Sonra bir trawler yanaşıyor dün akşam bizim sığlık nedeniyle uzak durduğumuz yere. Artık yalnız değiliz koyda. Gitme zamanı. İngiliz Limanı'na bir bakıp sonra Karacasöğüt'e yelken basmamız gerekiyor.
11.30'da demiri topluyoruz. 12.00'de Çanak Koyu'ndayız. Koyun ortasına 6 metreye demir atıp alargada rüzgara karşı motoru kapatıyoruz. 3 saat buradayız.


Bu koyun trafiği fazla, bir kaç yelkenli tekne geliyor. Bazıları demirliyor, bazıları sadece bakıp gidiyorlar. Öğle yemeğimizi burada atıştırıp saat 15.00'te demiri topluyoruz. Zeytinli Adası'na gelmeden hemen yelkenleri açıp bir kaç tremola ile Zeytinli Adası'nı arkamızda bırakıyoruz. Zamanımız var, bol yelken yaparak Domuz Burnu'na kadar gidiyor ve sonra Söğüt'e döndürüyoruz teknenin pruvasını. Son yelkenimiz. Suat bir ara Ferah'a bırakıyor dümeni. Hafta başında motor ile giderken dümen tutmakta zorlanan Ferah, artık 7 knot hızla yelken seyrinde bile dümen tutabilmenin keyfini yaşıyor.


Saat beşe doğru Söğüt Koyu'na giriyoruz. Telsiz ile anons ederek palamar istiyoruz. Palamar bizi mazot alacağımız seyyar iskeleye yönlendiriyor. İskeleye bağlanıp mazot alıyoruz. 58 litre mazot tüketmişiz.  Sonra dümene Haluk Bey'in kızı geçiyor, T iskelenin iç tarafında onlarca manevra sonrası Wahoo'yu yanaştırıyor. Duşa giderken bazılarımız ben depoziti almaya gidiyorum. Yemekte hesaplaşıyor, borçlarımızı kapatıyoruz. Sonra veda vakti geliyor, minibüse biniliyor. 1.5 saat boyunca çıt çıkmıyor minibüste. Sadece hüznün sesi var kulaklarda.




YILBAŞI'NDA MİDİLLİ - GECİKMİŞ NOTLAR

2013'ü 2014'e bağlayan günün akşamını Midilli'de idrak ettik. Ayakizleri'nin programına katılarak 3 gün geçirdiğimiz Midilli Adası'nı hem çok beğendik, hem de çok keyif aldık.

29.12.2013
Gece 22.00 gibi 4. Levent'ten bindiğimiz grup otobüsümüz sabah 5.00 gibi Ayvalık'ta idi. Sabah kahvaltısı için yeni açılmış bir kahveye hücum edip beraberimizde getirdiğimiz kahvaltılıklar ile midemizi doyurduk. Feribot için gümrüğe girişimiz saat 8.00'i buldu. Otobüsümüzü Ayvalık'ta bırakıp Ayvalık'ı da gerimizde bırakıp Midilli'ye doğru yollandık.

İki buçuk saatlik bir yolculuk sonrasında Midilli Limanı'na sokulup iskeleye baştankara yanaştık.
Gümrük işlemlerimiz çok uzun sürmedi.Mitilen Tur'dan Aris Lazaris bizi karşıladı ve yürüme mesafesindeki otelimize bıraktı: Hotel Blue Seas. İki kişinin zor sığdığı asansörle odamıza çıkıp kapıyı da açmayı başardıktan sonra deniz manzaralı odamızın balkonuna çıkınca değmeyin keyfime.

Hemencecik "kısa bir şehir turu var" dendi, aşağıya indik.

 Sonra da attık kendimizi sokaklara.

Önce bir kütüphaneye götürüldük.

Bizim kanuna benzeyen çok telli bir saz ile kısa bir konsere kulak verdik.

Sonra yeniden sokaklara attık kendimizi.


















30.12.2013








































Yeniden Mitilini...